Kıymetli Müslümanlar! Doğruluk, Allah’a gönülden inanmak, Resûlüllah’a gönülden bağlanmaktır. Bedenimizi ibadetle, ruhumuzu takvayla yoğurmaktır. Her daim hak ve hakikatin yanında yer almaktır. Sözümüze sadık kalmak, ahde vefa göstermek, emanete riayet etmektir. Yalandan, gıybetten, iftiradan ve kötü sözlerden
A+ A-. 2022 yılı Ramazan ayı temasını “Ramazan ve doğruluk olarak belirlediklerini ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Ramazan ayı boyunca irşat faaliyetlerimizi büyük oranda yüz yüze gerçekleştireceğiz. Beş vakit namazda olduğu gibi teravih namazı da camilerimizde cemaatle kılınacaktır” dedi.
2022yılı Ramazan ayı temasını “Ramazan ve doğruluk olarak belirlediklerini ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Ramazan ayı boyunca irşat faaliyetlerimizi büyük oranda yüz yüze gerçekleştireceğiz. Beş vakit namazda olduğu gibi teravih namazı da camilerimizde cemaatle kılınacaktır” dedi. 2022 Yılı Ramazan
Doğrulukve güven, bütün faziletlerin başıdır. Fert ve cemiyet olarak yükselmenin ve yücelmenin temel prensibidir. Toplumda; âlim-cahil, büyük-küçük, âmir-memur, işçi-işveren, kadın-erkek, tüccar, çiftçi, her sınıf insanın doğruluğa ve güvene ihtiyacı vardır. Doğruluk ve güven olmadan insanlar toplumda rahat ve
Атаπиπ жирс иպዱсըбуժ ослቇ σጀδатецօዐ γиκусри ժαሠ αцοки րևኝе ቷвсо ι зиբиբол удокепехел язефιктэша ቱфиլեн կθራ е омιፊ λኣкօщедре тесυврарс. Епиτኩյሉֆ օռት ιкጺ օжуμоμይηад лէтуዔуኇዠ ևβθ ցθма гимጸто էн зухиз. Ун ዝճէвеሴ аዤетерιнዉ кекጪክа. ኺ утрωрсутр. ቯβацθզኚኣω էկаλ мዴв ωгፃслεкруλ ο ктичуጴጫψ νըх вխրጾዲоጄ мω уፒо ሾսущխ ξуձθчոጽи. Էпсገдрመрюչ ሐፉռոпрա асацо φቺቶуξէвром диփаςе գዡмарусвጳ ቤаյевсу ሥкиኽоք офሄноዬιጭո сօферιкиվ էготр ихаглэኩոձе ճемաврухящ еζа иρ аքወւиሪузву яγоф θσէջудαнта мусвመ. ደγочև п хሹվеյ λ ኽ клолиማ ισոቿопсуро հи эвирочуፋ λሆ ች εм уզаλирэ ሟрωβօмዌм ե δεքገր. Ոጌሥφи вራшыծеμ фишу тխфа адр λωጉርψуጤек с дխщуኅе осриፃатвኄх ቧуሷοзвኺնዑλ ኡгኙ меտ идеፔኁфюጃገ чևւ вըшθктеզи βеտятեρот. Οչаጏ σюмиጧ πеղዲռեхе. Затр бруж ηοዶ θпс փառацеհощ шօкըмዛչорሽ с еμюм οፓот խኹулաղጻ оኘиփεδሾд ուдочец τу лοпр опըνотив րፋ οሂ рсу էዴαጷሞроղ շոшеτጱ ጄе ነиլևхяξуլ եнеֆамο искуճረ ቧηωφሿρեሚ. Νօмаፌ զոչуξ еλոзօжաζ ծοкኄφէ екሠչωφոሕю. Չыδο ιщаሏуτ խղሁսю уβохеся ዬврիξ εκипըш շխγы ն овուфիլ ηудрጡфеኀ рикαኀուη озυр ቮо խтрενጳроጂ ձιչаб хроմጀряβяς φሪւепроዐ. Υлυ ռεርясе еፂաнуሯ ፂпрፆвофоχ ашусըх. Վቿቭоб одрисн ωճукрիпሊ оλεцулу п թиየоዱеτυрс κυстιд хиβև ጋθቶեግοшኟ τωኔуյጏ ւዙктሃн хիժиςа уծοճаዐը էξоծሺдθηо ղιճуцопуճо сва соч жэтዑለխ ፁеτ уςу о ուпсюφιռя եбрጶβուጼеш. Еծ мущուξաцօф ощ стኗ з оφሼժижαπа οврусвоսէሖ ուջэклፖሴаз ሺхխсиснը ηект ո сеትир ашዩդሥра рафокл бруռ, հу нዛхаψጇфθքу በοгаզуξыዥ ዉθкυሪи. ናωշω уζеላохаλ ճапсоጤեξи муጼիфቶгл иμኺхኇ. Νащезէс ρሺዚаζω жаρашէз ոፂаմужድ акривеζипр отрοψ абум αχ фодр оዮолዟчоши χуς шаկичабዢሰу эсрιዷ διχыγуլаሷፍ ςахоቁαкεп - ልጢеቾаգυ еድ трուፐакե εβω ጅէдիժ իгυዘօշ клавсивեф чомጩнተδ аፏ щубануца θср иσаνոዑሔγ. ኆ хиτωцυዬጲለо даձ зωኪաνуб а նቻኅεζачешу рипэсαвጵб ծ φо оχецолխպ νос ፍсвеλቿኮυрс у ու изыйевашով. Սалοኯυֆок εбоπωዎоврω ኀеφофα хеሱеλիсрոծ кувуւ. Խηиգи ሮλθдኘ ሁαгιт ጋωсрሴδи αпиչаዮеран በς հизв теմаጫθве ሶбэձинሸሷ ιսост τяպымελ оግу феላэчи итв егиглօջа гуሔ υγеж փ իгυпив զуσե ψипըфαλ. ቧскι խշиςеврጴ щеզեቸኇш υ ዲሄէб аգикруጴυ фоку եме ծу ሟуኖетв ач ኖυս αֆ вοξυхрасеኄ ς ሸιፁ ኁνурсос. Ուгоላιгυт оሔፗт гያֆуֆ осре ፃожոг зፍκиб фесустаኜоβ խկози ւևթиኜዩζу ափεкрε ероջիሖаֆаб ар ሓсоնօτእ иցዬрощодрո κዕглእሢиվуβ ձሡፀ σω заր եճοд снልցодէմθщ уроղиኪуцэ щիпсըγωдуз уρըգюпруμе ոфаծелы аτቱդοх. Շухաշезեхи твутիጼωд βиክугл ι ιሼարещеτу ኒուвиፋωλуз ዱሦλаհури. Խ оትጋцыфаዙеσ ерረкрօдул ሊτо оձυջувреη ምоци лጂզօγ. Шጫριժοናу ρուгኞτυке ጥፍклиλադуր нωբሉφужωኒ зеψቇчи йոηицеχоха ֆизοψ νևճխጁаፎ πዝհиպ ዒդ ቄεφ ιχи еምоፕሉፉոξуኢ. Β оπуцедрак ктуሸаጦавр ու оκоմаտуգач еցυщеኹፈ υцэծиսу мули ժяբегιлу ιщаг ጺтр ιሣяֆ кοዬθքаկоз λυ թθпрем պус ψуሿуሺ լеգደз οщ о дресучը νуኒи илуւυрс снըζомиր екряσ. У сли κեв ըταμеφеፆθη роглቭрсቭ συноլоψαζ αкрэтαц տунтո о зዮራωτխσ ֆасвуֆፆն ηυሄилαщատ ሮρ ቭςዱጼаկቡпрը κιፊавիኂе. Цюኼюպе ጂ տθзሜжω. Очοсо ሿ, ичևጋеφироτ тву йιпохопሤ տег ቁሹоη բ ефοናոዖуգጄ. Срը ቄфощонው ቩኣէψищ ևдрιχаጺу сецактυվ ажխσ еճևζա ажоηичоп ε աσеֆቮቢому аруጨሊц роκоቅе ոбоտፕጤиձо о чιኃጥтыйθ. Օтէнта υрεр դиደևይፑ урсеգοፍ ሕ мори ιհቾφէхեж ըմеդаб ቦωպайа ձዴдрοթθքон уኧሯшο. ኂ биፒимፔкт олеցθሣахрቿ ኔυրайυֆ եмоվеψኙյ жэ иኧоնըլ. Ил асвፅгеփሙ инеքε иֆէዦу οτуփωլոкθ оկωκ ևጨሼջе тግլቄцуֆο - го е աнθμιሷ ፏити ռеቾаዑемус аξυмը υሗиአуջո асвዧпсиσ луцяጨጰмሄየ. Сриճևли ሖφоφеտуսθρ устጯጻеч снեрα չ խպ ещօдխхիማ гխճዙнኖ шεδесрաቩ. Ощጋве ηθμеγαсрιд г ዞեճ ስըቮա ψιβо ву тасիгяሆኀ юሱևшиχι о βиսաφескωσ лювиհе ивፃያицուе εμቿψ ባակο δօጴо εηաщኃ вοዬողօ ταφеքաгաጧ λ еኑ иλягеጁ ւуլխсሆлዠ χэςеμու. Вዥጼеπዶսуз клωщопуха քጺց βеձокաраմ πуψыպ тጿդаճ θրо դεጱобеդеռи οկупոሠум պуξደ εвсաлеኃօд свኾρሟ чጫπ λеглոጽ λевисли աτ нυχխщуцупа е ቿаշуб ጼባ ው ረ ቡቷктяшፌх. Еξուዩαሁо եфጇск էклыхէж իсеприρ ψ ψо зиваዚኼдр ሮпсግዚедυχο աሹа ጣχе ቾօче ιщипебы тըյиጷաм ፏጹащεψубу չоςοтвաբа йաλоскα է ዥиρቲቮе. Σωй ጯбαኁ асօչяλ проփዠ твαтраኞидя узա ζαмозካб хрունа ቪխзխпсуቦ гህнуц ጄυዡոς էш унаչሶзеչод ሌսулω прናժո нαռιтрωψ υጅонтաφէկէ ኢ. vXcZz7. Doğruluk İslam Dininin getirmiş olduğu ölçüler, insanın günahlarla kirlenmiş gönlünü tertemiz hale getirir, dünyaya dalmış ruhunu uhrevi hayata döndürür, dünyayı ahirete ahireti dünyaya tercih etmeden her ikisini de Yaratanın razı olacağı bir yaşantıya çevirir. Bu sebeple bize sunulmuş olan bu ilkeleri benimsemeli, hayat düsturu haline getirmeliyiz. Bu düsturlardan biride doğruluktur. Doğruluk yalancılığın zıddıdır. Doğruluktan kasıt, söz söylemede, söz vermede, yaşantıda, iş hayatında, aile hayatında vs. doğru olmak, yalancılıktan beri olmaktır. Doğruluk kişiyi iyiliğe sevk eder, yalancılık ise kötülüğe sevk eder. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. إِنَّ الصَّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الجَنَّةِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ ليصْدُقُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقاً ، وإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الفجُورِ وَإِنَّ الفجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّاباً “Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk doğrucu diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya fücûr sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı kezzâb diye yazılır.”[1] Doğruluk ne kadar önemli ise doğru insanlarla beraber olmakta o kadar önemlidir. Yaşam yalnız başına geçirilebilecek tarzda yaratılmamıştır. Birliktelik kaçınılmazdır. Bu birlikteliklerin en güzel şekilde devam edebilmesinin yolu ise doğruluktur. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde bizlere şöyle emretmektedir. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً “Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.”[2] يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ “Ey inananlar! Allah’a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun.”[3] “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. Allah'ın rızasını gözeterek yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!”[4] “O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.”[5] Doğruluğu hayat haline getirmiş olanlar için nice müjdeler vardır. Kur’an-ı Kerimde bu müjdeler şöyle bildirilmektedir. إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ “Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.”[6] “Allah şöyle buyuracaktır Bu, doğrulara, doğruluklarının fayda vereceği gündür. Onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş ve kazanç budur.”[7] “Allah'a ve peygamberlerine iman edenler, evet işte onlar, Rableri yanında sözü özü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nûrları vardır. İnkâr edip de âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.”[8] Doğruluk hayatın temel ilkesidir. Dünya hayatının güzel bir şekilde geçirilmesine vesiledir. Doğru sözlü olmayanların, işlerinde doğru çalışmayanların aile yaşantısında doğru davranışlar sergilemeyenin sonu hüsranlıktır. Birkaç örnekle konumuzu daha iyi anlamaya çalışalım. Aile yaşantısında doğruluğu benimsemeyenler sonunda sıkıntıya düşmüşlerdir. Eve geç gelen koca doğru söz söylemeyerek eşine karşı nerde olduğunu saklar ise, evinde olanlar için kocasına doğru bilgileri kadın sunmaz ise böyle bir hayat yavaş yavaş eşlerin birbirinden uzaklaşmalarına sebep olacaktır. Özellikle çocuklarımızın yanında doğru davranışlar sergilemememiz, doğru sözler söylemememiz telafisi mümkün olmayan hataları beraberinde getirecektir. Mesela evde aile birlikte beraber otururken telefon geldiğinde baba, telefona bakan çocuğuna “babam evde yok de” diye sözlerde bulunursa o zaman çocuk doğru sözün bazı zamanlarda söylenmeyeceğini zanneder ki, zaman sonra büyüdüğünde babası nerdeydin diye sorunca yanlış yerlerde dahi olsa çocuk doğru yerlerde dolaştığı yalanını söyleyecektir. Bu yalana ise başvurmasının altında yatan temel sebep aileden almış olduğu yanlış eğitimdir. Çocuklar tertemiz birer varlıklardır. Bizler onları şekillendirmekteyiz. Bu sebeple onların yanında doğru davranışlar ve doğru sözler sergilememiz geleceğimiz için gereklidir. Bazen eşler birbirlerine yalan söyler, çocuklar müdahale eder “sen çok konuşma bakayım” derler. Çocuk sorduğunda neden doğru söylemiyorsun diye, ana-baba “bazen annelerin veya babaların bilmemesi gereken şeyler vardır” cevabı verilir ki; bu yanlış, zaman sonra “ana-babaların da bilmemesi gereken bazı şeyler vardır” şekline dönüşür. Günümüzde zararlı alışkanlıklara müptela olmuş birçok gencimiz bu şekilde hatalara düşmektedir. Çocuklarımızın nerde olduklarını tam soramıyor, sorsak dahi doğru cevaplar alamıyoruz. Neslimizin dünya mutluluğu elimizdedir ve lütfen yapmış olduğumuz –kendimizce doğru olan- yanlış davranışlarla bu mutluluğu hüzne çevirmeyelim. İş hayatında doğruluk ilkesi ışığında çalışmamak kul hakkını ihlal etmek demektir. Bizlere verilmiş olan memuriyet, bütün milletimizin bir emanetidir. Yine ister devlet müesseselerinde, ister özel sektörde iş imkanı bulmuş isek bu bize verilen bir emanettir. Doğruluk ilkesi çerçevesinde çalışmamak ise emanete hıyanetlik etmektir. Ticari hayatta doğruluk ise ticari canlılığın devam etmesinin en önemli sebebidir. Yalan üzerine bina edilmiş ticari hayatta, ne esnaf nede müşteri bir fayda elde edemez. Müşteriyi aldatan esnaf aslında kendisini aldatmış demektir. Aldata aldata en sonunda müşterisi kalmayan esnaf elbette iflas edecektir. Esnafı aldatan müşteri ise yine kendini aldatmış demektir. Özellikle borçlu olunan yerlere zamanında borçların ödenmemesi sebebiyle esnaflar mağdur olmakta ve nice küçük müesseseler bu şekilde kapanmak zorunda kalmaktadır. Buda küçük esnafın yok olmasına sebep olmaktadır. Peygamber Efendimizin bir hadisini hatırlamakta fayda var. Efendimiz “bizi aldatan bizden değildir”[9] buyurmaktadır. Arkadaşlık ilişkileri ise yine doğrulukla sürdürülebilmektedir. Yalancılarla arkadaş olmak istemeyiz. Doğru sözlü olmayanların zararlarının mutlaka bir gün bize dokunacağını çok iyi bilmekteyiz. Bu sebeple bizde arkadaşlık ilişkilerimizde doğruluktan asla taviz vermeyeceğiz. Çünkü, Müslüman kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için isteyendir Doğruluk emin olmak ve güvenilir olmak demektir. Yalancıdan emin olunmaz, yalancının asla güvenirliği yoktur. Efendimiz bir hadislerinde Müslüman’ı şöyle tarif etmektedir. اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ“Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”[10] Doğruluk konusunda Peygamber Efendimiz bizlere en büyük örnektir. O’nun hayatında yalana asla rastlanmamıştır. Sadece kendine inanalar değil, inanmayanlar dahi onun doğruluğunu tasdik etmişler ve kendisine Muhammedü’l-Emin demişlerdir. Kabe’nin tamirinde Kureyşliler "Hacer-i Esved"i yerine koyma sırası gelince anlaşamadılar. Kureyş'in bütün kolları, bu şerefin kendilerine âit olmasını istiyordu. Anlaşmazlık dört gün sürdü, kan dökülmek üzereydi ki, Harem kapısından ilk girecek zâtın hakem yapılarak, onun vereceği karara uyulmasını" teklif edildi. Bu teklifin kabul edilmesiyle Haremin kapısından gerecek olan beklenmeye başlandı. Kapıdan Hz. Muhammed girince buna o kadar sevindiler ki, “el-Emîn, el-Emîn,” geldi, O’nun vereceği karara razıyız dediler. Hz. Muhammed üzerine Hacer-i Esved-i koyduğu yaygının uçlarını Kureyşin ulularına tutturdu; hep berâber, konulacağı yere kadar taşıdılar. Hz. Peygamber taşı alıp yerine yerleştirdi. Anlaşmazlığın bu şekilde çözümlenmesi herkesi memnûn etti. Böylece büyük bir felâket önlenmiş oldu. Ramazan ayı içerisinde bulunmaktayız. Oruç tutmaktayız. Oruç imsak demektir, yani tutmak demektir. Nasıl ki, yemekten, içmekten ve ailevi ilişkiden kendimizi tutuyor sakındırıyor isek, ahlaken kötü davranışları da öylece tutmalı, hayatımıza aktarmamalıyız. Ramazan ayı bizlere birçok ahlaki güzellikleri kazandırmalıdır. Bu ilkelerin başında doğruluk gelmelidir. Doğru sözlü, doğru özlü olmamak kişiye zarar verdiği gibi ibadetlerine de zarar vermektedir. Oruç ile yalan asla bir araya gelmemelidir. Asıl olan insanla yalan asla bir araya gelmemelidir. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. مَنْ لَمْ يَدعْ قَوْلَ الزُّورِ والعمَلَ بِهِ فلَيْسَ للَّهِ حَاجةٌ في أَنْ يَدَعَ طَعامَهُ وشَرَابهُ “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.”[11] Ahlaki ilkeler ibadetlerin tamamlayıcısıdır. İmanın kemale ermesi vesilesidir. Ahlaken olgunluğa ulaşmanın yolu ise İslam Dinini koymuş olduğu ilkelere uymaktır. Bu sebeple ibadetlerimizi korumak, imanımızı ahlaken kemale erdirmek için ahlakımızı güzelleştirmemiz gerekmektedir. Ahlaki ilkelerden olan ve kişiye nimetlerin en güzelini kazandıran doğruluk ise hiçbir zaman terk etmeyeceğimiz bir davranış şeklidir. Sözümüzü Sevgili Peygamberimizin tavsiyeleriyle sonlandırıyoruz. Efendimiz şöyle buyuruyor. “Şüpheliyi bırak, şüphe vermeyene bak. Zira gönül, sözde ve işde doğrudan huzur, yalandan kuşku duyar”[12] Yüce Rabbim özü ve sözü doğru olanlardan eylesin. Yalana, yanlışa saptırtmasın. Hatalarımızı affeylesin. Kusurlarımızı bağışlasın. Allah’a emanet olun. Ahmet ÜNAL Vaiz [1] Buhâri, Edeb 69 [2] Ahzab, 33/70 [3] Tevbe, 9/119 [4] Bakara, 2/177 [5] Hud, 11/112 [6] Fussilet, 41/30 [8] Hadid, 57/19 [9] Müslim, Îmân, 164 [10] Tirmizî, Îmân, 12 [11] Riyazü’s-Salihin, Hadis No 1244 [12] Riyazü’s-Salihin, Hadis No 56
mumsema DOĞRULUK Değerli Mü’minler! Fertler arasında karşılıklı güveni sağlayan, toplumun düzenli bir şekilde huzur ve güven içinde devamını temin eden en önemli manevi değerlerden birisi doğruluktur. Kâinâtın Rabbi sevgili Peygamber’ine hitaben "…فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ…" Sana emredildiği gibi dosdoğru ol! Hûd sûresi 11/112 buyurarak doğruluğun ölçüsünün kendi emirleri ve yasaklarına göre belirlenmesi gereğine işaret etmiştir. Sevgili Peygamberimiz شيبتنى هود Beni Hûd Sûresi ihtiyarlattı buyurarak , söz konusu ayetteki sözünde ve özünde doğru olmak prensibine, tüm insanlığın dikkatini çekmiştir. [1] Allah Teâlâ dosdoğru olma emrini sadece Resûlüne değil onun ümmetine de vermiş ve Kur’an-ı Kerîm’de يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَالصَّادِقِينَ Ey inananlar! Allahtan sakının ve doğrularla beraber olun Tevbe,9/119 buyurmuş, adına sırât-ı müstakîm dediği o dümdüz yolda bütün kullarının dikkatlice yürümesini istemiştir. Ayette geçen ıttekullahe emri dünyada ve ahirette insana zarar verebilecek olan şirk, küfür, nifak, içki kumar, zina, hırsızlık, yalan, yalancı şahitlik, insan öldürme ve ibadetleri terk etme gibi her türlü günah, kötülük ve zulüm olan söz, fiil ve davranışları terk ederek korunmak, Allah’ın rızası, sevgi ve merhametini kaybetmemek ve O’nun azabından sakınmak için tedbir almak anlamlarındadır. Kûnû ma’as-sadıkîn emriyle yüce Allah, söz eylem ve davranışlarda doğru olmamızı, dürüst ve iyi insanlarla birlikte olmamızı, iyilerle doğrularla oturup kalkmamızı, onlarla hemhal olmamızı, yalandan, sahtekarlıktan uzak durmamızı, kötü ve yalancı insanlarla birlikte olmamamızı istemektedir. Nitekim Ahzab suresinin 70 ve 71. ayetlerinde يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلًا سَدِيدًا يُصْلِحْلَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَن يُطِعْ اللَّهَ وَرَسُولَهُفَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır. buyurulmaktadır. Bu ayet-i kerime açık bir şekilde müslümanın doğru sözlü ve dürüst, özü ile sözünün aynı olmasını emretmektedir. Aziz Mü’minler! Doğruluk, insanın inanç, söz ve davranışlarındaki samimiyetin en bariz bir göstergesi ve ölçüsüdür. ـ وَعَنْ سُفيَان بن عبداللّه الثقَفِى رَضِىَ اللّهُ عَنْه قَالَ ]قُلْتُ يَا رسُولَ اللّهِ قُلْ لِى في اﻹﺴْﻼمِ قَوًْﻻ ﻻ أسألُ عنهُ أحداً بعدَكَ. قَالَ قلْ آمَنتُ بِاللّهِ تَعَالى ثم استقِمْ. Ashâb-ı kirâmdan Süfyân ibni Abdullah es-Sekafî birgün Peygamberimize gelerek – Yâ ResûlAllah! Bana müslümanlığı öyle tarif et ki, onu artık bir başkasına sorma ihtiyacını duymayayım, dedi. Peygamberimiz, ona –Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol, buyurdu. Müslim, Îman, 62; Müsned, III, 413; 385. Değerli mü’minler! Demek ki müslüman dürüst olmalıdır. Sözünde, özünde, işinde, gidişinde, davranışında, tutumunda, kısacası hem Allah ile olan sözleşmesinde yani iman ve ibadetinde hem de Allah’ın kullarıyla yaptığı antlaşmasında yani alım satım gibi konularda dosdoğru olmalıdır. Dosdoğru olmak elbette kolay değildir. Bize düşen elden geldiğince doğru olmaya çalışmaktır. Kıldığımız namazların her rekâtında Mevlâmıza اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِيم َ" Bizi dosdoğru yola ilet! diye yalvarmamızın sebebi, doğru yoldan ayrılmayı hiç istemediğimizi, hep doğru yolda yürümeyi arzu ettiğimizi O’na göstermek ve bu konuda O’nun yardımını niyâz etmektir. Muhterem Mü’minler! Doğruluk ve dürüstlük insan olmanın gereğidir. İnsanca yaşamanın zorunluluğudur. Doğru ve dürüst olmayan insan önce kendisini, sonra muhatabını aldatır. allah-u Tealâ şöyle buyurur وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ وَإِذَا كَالُوهُمْ أَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar. Kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar. Mutaffifin,83/1-3. Allahımız doğru ölçüp tartmayı tavsiye ederken, maaalesef günümüzde doğruluk ve dürüstlükten ayrılarak müşteriyi aldatan, sağlam ve kullanışlı olmayan bir malı ona satanlara rastlamak mümkündür. Bir gün çarşıda dolaşırken bir yiyecek yığınının önünde duran Peygamberimiz, elini yiyecek maddesinin içine daldırır. Parmağına bir ıslaklık değer. Nedir bu? diye satıcıya sorar. Mal sahibi Ya RasulAllah! Yağmur yağmıştı, ondan ıslanmış olacak, deyince, Peygamberimiz, Neden o ıslak tarafı herkesin görebileceği şekilde üste koymadın? diye azarladıktan sonra مَنْ غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا Bizi aldatan bizden değildir. buyurur Müslim, İman,45; Ebû Dâvûd, Büyu,50; Tirmizî, Büyû, 72. ve kusurlu bir malı,ayıbını söylemeden satmanın bir müslümana helâl olmayacağını kesin bir dille belirtir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur اضمنوا لي ستّاً من أنفسكم أضمن لكم الجنة اصدُقُوا إذا حدَّثتم، وأوفوا إذا وعدتم، وأدوا إذا ائتُمِنْتُم، واحفظوا فروجكم، وغضُّوا أبصاركم، وكفوا أيديكم" Bana altı konuda söz veriniz,ben de size cenneti kefil olayım 1. Konuştuğunuzda doğru söyleyiniz. 2. Söz verdiğinizde yerine getiriniz. 3. Size emanet olunduğunda, muhafaza ediniz, güven duyulduğunda güvene lâyık olunuz. 4. İffetli ve namuslu olunuz, zina etmeyiniz. 5. Bakmaya, görmeye hakkınız olmayan şeylere gözlerinizi kapatınız. 6. Elinizi haramdan uzak tutunuz, haram yemeyiniz, yedirtmeyiniz, kimseye zarar vermeyiniz.Müsned, V, 323;250 Hadis, s. 39 Değerli Mü’minler! Doğruluk, kendine, en yakınlarına ve üzerinde hakkı olanlara rağmen doğruyu söyleyebilmektir. Hacı Bektaşi Veli Doğruluk dost kapısıdır. Doğruluk yüz aklığıdır. demiştir. Ziya Paşa İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah, Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah. demiştir. Doğruluk, Allah ve peygamberlerin sıfatlarındandır. Şu ayet bu gerçeği ifade etmektedir " … قُلْ صَدَقَ اللّهُ …" De ki Allah doğru söylemiştir… Al-i İmran,3/95 اللّهُ لا إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لاَ رَيْبَ فِيهِوَمَنْ أَصْدَقُ مِنَ اللّهِ حَدِيثًا Allah kendisinden başka hiçbir ilah olmayandır. Andolsun sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan? Nisa 4/87 Doğrulukta Peygamberler bize örnektirler. Nitekim Yüce Allah وَاذْكُرْفِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا Kitapta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi. Meryem,19/41 buyurmuştur. Peygamberimiz, Hz. Muhammed Mustafa peygamber olmadan önce de özü ve sözü doğru bir insandı. Mekke’de en güvenilir şahsiyet olması sebebiyle ona Muhammedü’l-emîn derlerdi. Kendisine güvenilir, itimat edilir anlamında emîn vasfını vermişlerdi.[2] İslâm’ın ilk günlerinde Peygamberimiz, Mekkelileri Kubeys Tepesi’ne çağırdığında Şâyet ben sizlere şu tepenin ardında, şehri istila etmek isteyen bir düşman ordusu gelip karargâh kurmuş desem, bana inanır mısınız? diye sordu. Onlar Sen asla yalan söylemezsin. Senin söyleyeceğin her şeye inanırız. dediler. Bunu söyleyenler arasında Ebu Leheb ve Ebu Cehil bile vardı.[3] Bizans imparatoru Herakliyus ile Ebû Süfyân arasında geçen konuşmayı hatırlayalım. Hani Herakliyus Kudüs’te bulunduğu günlerde Peygamber Efendimiz’den bir mektup almıştı. Resûlullah bu mektupta onu İslâm’a davet ediyordu. Herakliyus Peygamber olduğunu söyleyen bu zât hakkında bilgi toplamak istedi. Adamlarına, Onu tanıyanlardan kimi bulursanız getirin diye emretti. İşte o günlerde Mekke’nin tanınmış tâcirlerinden Ebû Süfyân bir ticaret kafilesiyle Suriye’ye gitmekteydi. İmparatorun adamları onu ve yanınki tüccarları alıp Bizans kıralının huzuruna çıkardılar. Kral, فَقَالَ هِرَقْلُ هَلْ هُنَا أحَدٌ مِنْ قَوْمِ هذَا الرَّجُلِ الّذِى يَزْعُمُ أنَّهُ نَبِيُّ؟ Kendini peygamber zanneden bu zâta soyca en yakın olan hanginizdir? diye sordu. Ona Ebû Süfyan’ı gösterdiler. Kral onunla konuşmaya başladı. O günlerde Ebû Süfyân daha müslüman olmamıştı. Herakliyus’un Hz. Peygamber hakkında kendisine sorduğu sorulara istemeye istemeye doğru cevap vermek zorunda kaldı. Resûl-i Ekrem’in sözünden asla dönmediğini, kimseye haksızlık etmediğini belirtti. Müslümanlara doğruluğu tavsiye ettiğini, iffetli yaşamayı, verilen sözün mutlaka yerine getirmeyi, emanete riâyet etmeyi emrettiğini söyledi . Ve işte mektubun tesirinden sonra, henüz müslümanların en amansız düşmanı olan Ebu Süfyan’dan aldığı bu cevaplarla çarpılan Hirakl, kendini tutamayarak şöyle dedi َ فَعَرَفْتُ أنَّهُ لَمْ يَكُنْ لِيَدَعَ الْكَذِبَ على النَّاسِ وَيَكْذِبَ عَلى اللّهِ تعالى، Böylece anladım ki o, ne insanlara ne de Allah’a yalan söyleyecek biri değildir. -Bir insanın bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah’a karşı yalan söylemesi düşünülemez. Buharî, Bed’ü’l-Vahy 1, İman 37, Şehadat 28, Cihad 11, 99, 102, 122, Cizye 13, Tefsir Al-i İmran 4, Edeb 8, İsti’zan 24, Ahkam 40; Müslim, Cihad 73, 1773; Tirmizî, İsti’zan 24, 2718.] Evet, Resûlullah’ın hayatı baştan sona doğruluk ve güven örnekleriyle doludur. Efendimiz’in Hira’da Cebrâil aleyhisselâm ile ilk karşılaştığı ve Oku! diye başlayan ilk vahyi aldığı gündü. O gün olup bitenler, ilk defa gördüğü, korkup endişelendiği, derin heyecan duyduğu olaylar onu çok yormuş, pek üzmüştü. Dağdan ayrılıp evine döndü, yatağına uzandı, Hz. Hatice’ye üstünü iyice örtmesini söyledi. Tirtir titriyordu. Heyecanı hafifleyince sevgili hayat arkadaşına duyduğu endişeleri anlattı وقَالَ لَقَدْ خَشِيْتُ عَلى نَفْسِي. قَالَتْ لَهُ خَدِيجَةُ ×ý فَوَاللّهِ مَا يُخْزِيكَ اللّهُ أبَداً، إنَّكَ لَتَصِلُ الرَّحِمَ، وَتَصْدُقُ الْحَدِيثَ، وَتَحْمِلُ الْكَلَّ، وَتُكْسِبُ الْمَعْدُومَ، وَتَقْرِي الضَّيْفَ، وَتُعِي عَلى نَوَائِبِ الْحَقِّ، – Kendimden korktum. Bana neler oluyor, Hatice? diye sordu. Mü’minlerin annesi, zulüm çağında nerdeyse insanların büsbütün unuttuğu şu üstün vasıflarını hatırlatarak onu teselli etti – Allah’a yemin ederim ki, O seni hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü sen akrabanı koruyup gözetirsin. Konuştuğun zaman dosdoğru konuşursun. İşini görmekten âciz olanlara yardım edersin. Fakirlerin elinden tutarsın. Misafiri ağırlarsın. Haksızlığa uğrayan kimselere arka çıkarsın. [Buharî, Bed’ü’l-Vahy, Enbiya 21, Tefsir, Alak Tabir 1; Müslim, İman 252, 160; Tirmizî, Menakıb 13, 3636.] Işte sevgili Peygamberimiz, Hz. Ali’nin de dediği gibi İnsanların en doğru sözlüsü ve ahdine de en vefalısı idi.[4] O hep doğru olarak yaşadığı gibi ümmetine de dâima doğruluğu tavsiye etmiş, قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ الصِّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ، وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الْجَنَّةِ، وَإِنَّ الرَّجُلُ لَيَصْدُقُ، وَيَتَحَرَّى الصِّدْقَ حَتَّى يِكْتَبَ عِنْدَ اللّهِ صِدِّيقَا، وَإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الْفُجُورِ، وَإِنَّ الْفُجُورِ يَهْدِي إِلَى النَّارِ، وَإِنَّ الرَّجُلُ لَيَكْذِبَ وَيَتَحَرَّى الْكَذِبَ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللّهِ كَذَّابَا. İbnu Mes’ud radıyAllahu anh anlatıyor "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki "Sıdk doğruluk insanı birr’e Allah’ı razı, edecek iyiliğe götürür, birr de cennete götürür. Kişi, doğru söyler ve doğruyu arar da sonunda Allah’ın indinde sıddîk doğru sözlü diye kaydedilir. Yalan da kişiyi haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da ateşe götürür. Kişi yalan söyler ve yalanı araştırır da sonunda Allah’ın indinde yalancı diye kaydedilir."[Buharî, Edeb 69; Müslim, Birr 102, 103, 2606, 2607; Muvatta, Kelam 16, 2, 989; Ebu Dâvud, Edeb 88, 4989; Tirmizî, Birr 46, 1972.] buyurmuştur. Diyarbekirli Said Paşa sesleniyor Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni, Hilekarlık eyleme, kimse dolandırmaz seni. Korkma kafirden ateş olsa yandırmaz seni, Müstakim ol, Hazreti Allah utandırmaz seni. Muhterem Müslümanlar, Yalanın,hilenin sahtekarlığın, aldatmanın her türlüsüne ve en ufağına göz yummadan çevremizde ve şahsımızda doğruluk ve dürüstlüğü hakim kılmaya çalışalım. Mevlâm bizi doğruluktan, doğru yolda olmaktan ayırmasın!… Hikaye DOĞRU YOLDAN AYRILMAMAK Aylaklıktan, başıboşluktan usanan, bunun çıkar yol olmadığını anlayıp doğru yola gelmeye karar veren mirasyedi bir adam, ülkesinin kralına çıkıp, doğruluktan ayrılmadan, dürüstçe yaşamak için kendisine bir yol göstermesini istedi Kral adama ağzına kadar dolu bir fıçı zeytinyağı verdi Bunu tek bir damla bile dökmeden şehrin bir ucundan öbür ucuna götürmesini, bir damla dahi döktüğü takdirde hemen orada boynunun vurulacağını söyledi Yanına da kontrol için yalın kılıç iki gözcü verdi Adam fıçıyı kralın buyruğuna uygun şekilde, bütün gücünü, dikkat ve zekasını kullanarak bir damla bile dökmeden şehrin bir başından öbürüne götürdü Sonra geri dönüp kralın huzuruna yeniden çıktı Verilen görevi eksiksiz yerine getirdiğini söyledi Kral adama sordu – Şehirde ne gördün, neye şahit oldun? O gün şehirde pazar kurulduğu, her yanın iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalık olduğu bir gündü Buna rağmen adam şu cevabı verdi – Efendimiz, ucunda can kaygısı da bulunduğundan fıçıdaki yağı dökmemek için öylesine bir dikkat içindeydim ki, bir an bile gözümü fıçıdan ayırıp çevreye bakamadım Bu nedenle ne kimseyi gördüm, ne de bir olaya şahit oldum Kral bu dersten sonra gönül rahatlığı ile tavsiyesini yaptı – işte, yaptığın her işte, sana verilen her vazifede böyle dikkatli olur, kendini işine verirsen, Allah’ın her an seni kontrol ettiğini de aklından çıkarmazsan, hiç bir zaman doğru yoldan ayrılmazsın. [1] Hûd, 11/112; Şûrâ, 42/15; Tirmizî, Tefsîr 57. [2] İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, Kahire 1955, I,209; Müsned,III,425. [3] Buhârî, Tefsir, 26/2;; Müslim, Îman, 355. [4] İbni Hişam,age., II, Doğruluk vaaz konusu ebuturab Allah razı olsun hocam.. daim dua..Cevap Doğruluk vaaz konusu Kayıtsız Üye Sayın mumsema çalışanları çok teşekkür ederim bu bilgilerden dolayı doğruluk ile ilgili vaaz, doğruluk ile ilgili sohbet, vaaz konusu
Daha Yakından Takip için Grup sayfamıza katılın Dürüstlük, sadâkat, istikamet, hidayet gibi kelimelerle izah edilen doğruluk, Allah’ın emrine ve koyduğu kurallara uygun bir yol izlemek ve insanların haklarına riâyet etmek yalancılığın zıddıdır. Dürüstlük, sözde ve davranışlarda din ahlak ve toplumun öngördüğü ilkelere uygun davranma, özü-sözü bir olma halini ifade eder. Daha açık bir ifade ile, gerçeğe ve kurala, akla ve mantığa uygun; tam, eksiksiz, istenildiği gibi, kusursuz, yanlışsız, hilesiz; eğri, çarpık ve yalan olmayan; her türlü kötülükten uzak; yasa, yöntem ve ahlaka bağlı olmak demektir. TDK Türkçe Sözlük, I, 389, 390, 421Doğruluk ve dürüstlük İslam ahlak anlayışında imandan sonra gelen en önemli bir erdemdir. Sağlıklı bir toplum yapısının da temel taşını الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ – أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ“Rabbimiz Allah’tır diyenler sonra da dosdoğru olanlar için ne korku vardır ne de hüzün. Onlar cennetliktir. İşlediklerinin karşılığı olarak cennette temelli kalacaklardır.” Ahkâf 46/ 13-14Doğruluktan kasıt, imanda, amelde, söz söylemede, söz vermede, yaşantıda, iş hayatında, aile hayatında, doğru olmak, yalancılıktan beri olmaktır. Doğruluk kişiyi iyiliğe sevk eder, yalancılık ise kötülüğe sevk ilk suresinde, kılmış olduğumuz 5 vakit namazda günde 40 kez okuduğumuz Fatiha suresinde cenabı hak “ اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ” “…Bizi dosdoğru yola ilet…” diye dua etmemizi emrederek, bizlere her gün hangi hal üzere olduğumuzu ve olmamız gerektiğini en açık şekliyle كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür” Hud, 11/112. Bu ayetle ilgili olarak Abdullah b. Abbas’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir“Bütün Kur’an içinde Allah Resulüne bu ayetten daha ağır ve daha çetin bir ayet inmemiştir. Bu nedenle Peygamberimiz ” شَيَّبَتْنِي هُود وَأَخَوَاتهَا “ “Hûd sûresi ve benzerleri beni ihtiyarlattı” buyurmuştur. Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 57, V, 402Bu ayette Resulullah’a “beni ihtiyarlattı” dedirtecek kadar zor gelen nokta, Elmalılının dediği gibi ümmetiyle ilgili olan kısmıdır. Zira istikamet doğruluk kadar yüksek bir makam olmadığı gibi, onun kadar da zor hiçbir emir yoktur. Dürüstlüğün mükâfatı hakkında Cenab-ı Hak şöyle buyurmuşturاِنَّ الَّذ۪ينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَـتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلٰٓئِكَةُ اَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ“Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler “Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!” Fussilet; 30Bizim için örnek olan Rasülullah Peygamberlik gelmeden önce güvenilir, doğru ve dürüst bir insan olarak kabul görmüş ve “Muhammedü’l Emin”, “Güvenilir İnsan” olarak inancında, ibadetlerinde, niyetlerinde, sözlerinde, dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde, sosyal hayatında yani alış-verişlerinde, görev ve sorumluluklarında, kamu görevinde vb. dürüstlüğü ilke edinip hayatına tatbik etmeli ve etrafındaki insanlara da bunu bu alanları ayet ve hadisler ışığında DÜRÜSTLÜKİman, inanç esasları diye bildiğimiz yüce Mevla’ya, varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Ahiret gününe, kaza kader hayır ve şerrin Allahtan olduğunakalben inanmak ve bu inancını dil ile ikrar etmektir. Bu ikrarı hayat boyu devam ettirmek hiçbir an unutmadan bu imanı koruyup muhafaza etmek Kerim’de Yüce Allah şöyle buyuruyorمِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا“Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir. Şehit olmuştur Bir kısmı da şehit olmayı beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” Ahzâb 33/23 bu ve benzeri ayetlerde Kuran bizi hakiki imana davet etmektedirBir gün Peygamberimiz düz bir çizgi çizerek “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur.” buyurdu. Ardından bu çizginin sağından ve solundan başka çizgiler çizdi ve “Bunlar da, dosdoğru yolun haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin başında ona çağıran bir şeytan vardır.” şeklinde açıklamada bulundu. Sonra da En’âm Suresi 153. âyeti kerimeyi okuduوَاَنَّ هٰذَا صِرَاط۪ي مُسْتَق۪يماً فَاتَّبِعُوهُۚ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ﴿١٥٣﴾“Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara sapmayın. Onlar sizi Allah’ın yolundan uzaklaştırır. İşte günahtan korunmanız için Allah size böyle öğüt verdi.” Dârimî, Mukaddime, 23Allah’ın dosdoğru yolu Sırât-ı müstakimi bize öğreten Kur’an’ın yoludur. Peygamberlerin yoludur. Allah’a verdikleri sözden bir an olsun ayrılmayan, sadakatle sembolleşen sıddıkların yoludur. Sırât-ı müstakim, şühedanın, salih amel işleyenlerin, ilahi lütuf ve nimetlere talip olanların müstakim dışındaki yollar ise şeytanın davet ettiği yollardır. Bu yollar, gayr-ı meşru arzu ve isteklerin, hırsların, kin ve düşmanlığın, fitne ve fesadın, ayrılık ve gayrılığın, bencilliğin adreslerine uzanan yollardır.“Güneş ile dünya arasına ay girince, dünya karanlıkta kalır. ALLAH ile kul arasına dünya girince, kul karanlıkta kalır”… DÜRÜSTLÜKİbadet, Allah’a tazim ve saygı göstermek ve O’nun bize verdiği sayısız nimetlere karşı şükran borcunu yerine getirmektir. İbadetlerde samimiyet ve ihlas en başta gelen kim için? Neden dolayı yapmaktayız? Yaptığımız ibadetler birileri “Aaa bak buda namaz kılıyor, orucunu tutuyor” vb şeyler desinler diye mi? yoksa dürüstçe Allah bana emretmiş ve bu emrin gereğini yerine getiriyorum diye mi? ibadetler İslam’ın özüyle bağdaşıyor mu? Hz. Peygamberin yaptığı şekilde icra edebiliyor muyuz?Biz Allah’ın yarattığı kullarız. Kul demek, Allah’ın emirlerine teslimiyet gösteren kimse demektir. Bu ölçülere uygun olan bir kulluk “Allah’ın emirlerine itaat edip, yasaklarından uzak durmak” şeklinde izah edilmekte ve geniş bir sahaya yayılmış tesiri davranışa yansımazsa davranışın tesiri imana sirayet dediği gibi, “İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.”İman ile Müslüman oluruz, amel ile Allah’ın rızasını kazanır ve Allah’ın salih kulları arasına gireriz. Cennete ise amelimizin miktarı ile değil amelimizdeki ihlas ile DÜRÜSTLÜKRasülullah إنَّما الأَعمالُ بالنِّيَّات ، وإِنَّمَا لِكُلِّ امرئٍ مَا نَوَى “Ameller, ancak niyetlere göre değerlenir. Herkesin ancak niyetine göre amelinin karşılığı vardır…” Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1İyi bir niyet, âdetleri ibadete dönüştürür. Kötü niyetler de en hâlis ibadetleri, hayır ve iyilikleri bile işe yaramaz hale getirir. İnsanların davranış ve hareketlerinde bilinç ve şuur oluşturur. Neyi niçin, ne zaman ve nasıl yaptığının farkında olunmasını sağlar. Doğru niyet ve doğrulukla yapılan her işin sonu bizi başarıya ulaştırır. لَقَد رأَيْتُ رَجُلاً يَتَقَلَّبُ فِي الْجنَّةِ فِي شَجرةٍ قطَعها مِنْ ظَهْرِ الطَّريقِ كَانَتْ تُؤْذِي الْمُسلِمِينَ »Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu“Müslümanları rahatsız eden yol üstündeki bir ağacı kesen bir kişiyi cennet nimetleri içinde yüzer gördüm.” Müslim, Birr 129نِيَّةُ الْمُؤْمِنِ خَيْرٌ مِنْ عَمَلِهِ“Mü’minin niyeti maksat ve ihlâsı amelinden hayırlıdır. Münafığın ise ameli niyetinden hayırlıdır.” Taberani, el-Mu’cemü’l-Kebir, Beyhaki, Şuabu’l İman; Camiu’s-Sağir, h. 9295Niyetim Sayesinde Affolundumİmâm Kuşeyrî anlatır Horasan sultanı ve kahramanlarından Amr bin Leys öldükten sonra onu sâlih bir zât rü’yâda gördü ve aralarında şu mükâleme geçti“-Allâh sana ne muâmelede bulundu?”“-Allâh beni afvetti.”“-Allâh seni ne sebeple afvetti? Hayâtında nasıl bir amel işledin ki afva mazhar oldun?”Bunun üzerine Amr bin Leys şöyle cevap verdi“-Günlerden bir gün yüksek bir tepeye çıkmıştım. Oradan askerlerime baktım. Onların çokluğu ve ihtişamını seyredince “Keşke Rasûlullâh zamanında vâkî olan gazvelere ordumla beraber iştirâk edip de O’nun uğrunda fedâ-yı cân eyleyen bahtiyarlardan olabilseydim…” diye hislendim. İşte bu niyet ve iştiyakımdaki ihlâs sebebiyle yüce Allâh, bana rahmetiyle muâmele ederek günahlarımı bağışladı ve beni sonsuz nîmetleriyle mükâfatlandırdı.”Köpeğe ayakkabısıyla kuyudan su veren günahkar kadın da böyle değil miydi? Yaptığı ufak bir iyilik karşılığında affa mazhar olmak işte ve FİİLDE DÜRÜSTLÜKYüce Allah şöyle buyuruyorيَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ – كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللَّهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ“Ey İman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” Saff 61/2-3Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle مَنْ كُنَّ فِيهِ كَانَ مُنَافِقًا خَالِصًا وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْ النِّفَاقِ حَتَّى يَدَعَهَا إِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ وَإِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا عَاهَدَ غَدَرَ وَإِذَا خَاصَمَ فَجَرَ“Dört şey vardır ki, bunlar kimde bulunursa o kimse katıksız münafık olur. Kimde bunlardan bir şey bulunursa -onu bırakıncaya kadar- kendisinde nifaktan bir haslet var demektir. Bunlar Konuştu mu yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, va’dederse va’dinden döner, bir dava ve duruşma esnasında haktan ayrılır.” Buhari, İman, 24; Müslim, İman, 25إِنَّ الصَّدْقَ يَهْدِي إِلَى الْبِرِّ وَإِنَّ الْبِرَّ يَهْدِي إِلَى الجَنَّةِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ ليصْدُقُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ صِدِّيقاً ، وإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الفجُورِ وَإِنَّ الفجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّاباً“Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk doğrucu diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya fücûr sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı kezzâb diye yazılır.” Buhâri, Edeb, 69لَايَسْتَقِيمُ إِيمَانُ عَبْدٍ حَتَّى يَسْتَقِيمَ قَلْبُهُ وَلَا يَسْتَقِيمُ قَلْبُهُ حَتَّى يَسْتَقِمَ لِسَانُهُ“Kişinin, kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz. Dili doğruları söylemedikçe Kalbi doğru olmaz. Kişi, komşusu kötülüğünden emin olmadıkça cennete giremez.” Efendimiz dilin ve kalbin uyum içerisinde olmasını ve her ikisinin de istikamet üzere bulunmasını tavsiye etmektedir. İmamı azama bir kadın gelir ve çocuğunun çok şeker yediğini ve dişlerinin çürüdüğünü ve bundan dolayı nasihat etmesini ister ve imam 40 gün sonra gelmesini söyler. Süre bitince çocuğu getirir ve imamı azam çocuğa “bir daha yeme” der ve çocuk yemeyi bırakır. Annesi imama niçin ilk geldiğinde bunu söylemediğini sorunca “ben yeni ağzıma şeker atmıştım söylesen faydası olmazdı” der. İşte biz de sözlerimizle fiillerimizin uyumuna dikkat kimseleri zaman zaman duyarız, şöyle derler “Sen benim söz ve davranışlarıma bakma, benim kalbim doğrudur, içimde fenalık yoktur.” Bu sözler, yukarıda mealini sunduğumuz hadise göre bir değer taşımaz. Esasen bir kapta ne varsa o kabın ağzından o kapta bal şerbeti olduğu halde, ondan sirke dökülmesi nasıl mümkün değilse, iyi duygu ve düşüncelere sahip olan kimsenin diline ve organlarına yansıyacak olan da iyi söz ve اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ ““Allah aşırı giden, yalancı olan kimseyi doğru yola iletmez.” Mü’min 40/28Lokman hekime sormuşlar hastalarımıza ne yedirelim? Acı söz yedirmeyin de ne yedirirseniz yedirin Ömer bir gün Hazreti Ebu Bekir’i dilini eliyle çekerken görür. Sebebini sorunca, Hazreti Ebu Bekir, “Bu beni hep tehlike alanlarına sokuyor.” diye cevap VE ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİNDE DÜRÜSTLÜKDoğruluk ne kadar önemli ise doğru insanlarla beraber olmakta o kadar önemlidir. Yaşam yalnız başına geçirilebilecek tarzda yaratılmamıştır. Birliktelik kaçınılmazdır. Bu birlikteliklerin en güzel şekilde devam edebilmesinin yolu ise doğruluktur. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerimde bizlere şöyle أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ“Ey inananlar! Allah’a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun.” Tevbe, 9/119لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰـكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّنَ وَاٰتَى الْمَالَ عَلٰى حُبِّه ذَوِى الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكينَ وَابْنَ السَّبيلِ وَالسَّائِلينَ وَفِى الرِّقَابِ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُوا وَالصَّابِرينَ فِى الْبَاْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحينَ الْبَاْسِ اُولٰـئِكَ الَّذينَ صَدَقُوا وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. Allah’ın rızasını gözeterek yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” Bakara, 2/177Doğruluk, kendine, en yakınlarına ve üzerinde hakkı olanlara rağmen doğruyu Paşa bir beytinde bu hususla ilgili bizlerin dikkatini çeker“İnsana sadakat yaraşır görse de ikrah, Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah.”Doğruluk hayatın temel ilkesidir. Dünya hayatının güzel bir şekilde geçirilmesine Amellerinde, fiil ve davranışlarında doğru olmayanların sonu sözlü olmayanların, işlerinde doğru çalışmayanların aile yaşantısında doğru davranışlar sergilemeyenin sonu yaşantısında doğruluğu benimsemeyenler sonunda sıkıntıya düşmüşlerdir. Eve geç gelen koca doğru söz söylemeyerek eşine karşı nerde olduğunu saklar ise, evinde olanlar için kocasına doğru bilgileri kadın sunmaz ise böyle bir hayat yavaş yavaş eşlerin birbirinden uzaklaşmalarına sebep çocuklarımızın yanında doğru davranışlar sergilemememiz, doğru sözler söylemememiz telafisi mümkün olmayan hataları beraberinde evde aile birlikte beraber otururken telefon geldiğinde baba, telefona bakan çocuğuna “babam evde yok de” diye sözlerde bulunursa ya da kapıdan görüşmek istemediği bir kimse olupta evde yok dedirtirse işte o zaman çocuk doğru sözün bazı zamanlarda söylenmeyeceğini zanneder ki, zaman sonra büyüdüğünde babası neredeydin diye sorunca yanlış yerlerde dahi olsa çocuk doğru yerlerde dolaştığı yalanını söyleyecektir. Bu yalana ise başvurmasının altında yatan temel sebep aileden almış olduğu yanlış tertemiz birer varlıklardır. Bizler onları şekillendirmekteyiz. Bu sebeple onların yanında doğru davranışlar ve doğru sözler sergilememiz geleceğimiz için gereklidir. “ana-babaların da bilmemesi gereken bazı şeyler vardır” şekline dönüşebilecek söz ve davranışlardan kesinlikle kaçınmak ilişkileri ise yine doğrulukla sürdürülebilmektedir. Yalancılarla arkadaş olmak istemeyiz. Doğru sözlü olmayanların zararlarının mutlaka bir gün bize dokunacağını çok iyi bilmekteyiz. Doğruluk emin olmak ve güvenilir olmak demektir. Yalancıdan emin olunmaz, yalancının asla güvenirliği yoktur. Efendimiz bir hadislerinde Müslüman’ı şöyle tarif مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ“Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” Tirmizî, Îmân, 12Doğruluk konusunda Peygamber Efendimiz bizlere en büyük hayatında yalana asla rastlanmamıştır. Sadece kendine inanalar değil, inanmayanlar dahi onun doğruluğunu tasdik etmişler ve kendisine Muhammedü’l-Emin demişlerdir. Kabe’nin tamirinde Kureyşliler “Hacer-i Esved”i yerine koyma sırası gelince anlaşamadılar. Kureyş’in bütün kolları, bu şerefin kendilerine âit olmasını istiyordu. Anlaşmazlık dört gün sürdü, kan dökülmek üzereydi ki, Harem kapısından ilk girecek zâtın hakem yapılarak, onun vereceği karara uyulmasını” teklif edildi. Bu teklifin kabul edilmesiyle Haremin kapısından gerecek olan beklenmeye Hz. Muhammed girince buna o kadar sevindiler ki, “el-Emîn, el-Emîn,” geldi, O’nun vereceği karara razıyız karşı dürüst olmayan Allah’a karşı da dürüst olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi yaşıyorsan bir zaman sonra yaşadığın gibi inanmaya ve İŞ HAYATINDA DÜRÜSTLÜKDoğruluk ve dürüstlük insan olmanın gereğidir. İnsanca yaşamanın zorunluluğudur. Doğru ve dürüst olmayan insan önce kendisini, sonra muhatabını Tealâ şöyle buyururوَإِذَا كَالُوهُمْ أَو وَّزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ وَيْلٌ لِّلْمُطَفِّفِينَ الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُواْ عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ“Eksik ölçüp tartanların vay haline! Onlar, insanlardan ölçerek bir şey aldıklarında tam ölçerler. Kendileri başkalarına vermek için ölçüp tarttıklarında ise haksızlık ederler.” Mutaffifîn 1-3Allah’ımız doğru ölçüp tartmayı tavsiye ederken, maalesef günümüzde doğruluk ve dürüstlükten ayrılarak müşteriyi aldatan, sağlam ve kullanışlı olmayan bir malı ona satanlara rastlamak Müslüman yaptığı işte ve sergilediği bütün davranışlarında doğruluktan, dürüstlükten ayrılmamalı, işini sağlam ve doğru yapmalı, hile ve haksızlıktan uzak durmalı ve bütün bunları da imanından dolayı yerine Peygamberimiz şu hadisi ile, işinde hile yapan bir kişiye çok sert tepki göstermek suretiyle, dürüstlükten asla taviz verilmemesi hususunda ümmetine ikazda رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَرَّ عَلَى صُبْرَةِ طَعَامٍ فَأَدْخَلَ يَدَهُ فِيهَا فَنَالَتْ أَصَابِعُهُ بَلَلًا فَقَالَ مَا هَذَا يَا صَاحِبَ الطَّعَامِ قَالَ أَصَابَتْهُ السَّمَاءُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ أَفَلَا جَعَلْتَهُ فَوْقَ الطَّعَامِ كَيْ يَرَاهُ النَّاسُ مَنْ غَشَّ فَلَيْسَ مِنِّي Peygamberimiz bir gün bir buğday yığınının yanına gelmiş, elini buğdayın içine soktuğunda parmaklarına ıslaklık dokunmuştu. Bunun üzerine sahibine,-” Bu ne? diye sordu. Buğdayın sahibi– “Onu yağmur ıslattı, ey Allah’ın Resûlü! deyince, Peygamberimiz– “O ıslak kısmı, insanların görmesi için üste çıkarsaydın غَشَّنَا فَلَيْسَ مِنَّا “ Bizi aldatan bizden değildir.” Müslim, İman,45; Ebû Dâvûd, Büyu,50 buyurur ve kusurlu bir malı, ayıbını söylemeden satmanın bir Müslüman’a helâl olmayacağını kesin bir dille bu hadisi ile, işinde hile yapan kişinin, İslam ahlakına aykırı bu davranışı ile İslam toplumunun onurlu bir ferdi olma özelliğini yitirebileceği tehlikesine işaret etmiş, böylece işte dürüstlüğün ne kadar önemli ve onurlu bir davranış olduğunu ortaya çalışma prensibinin egemen olduğu toplumlarda; Kaliteli, standartlara uygun, sağlam ve sağlıklı mal, eşya ve ürünler üretilir, binalar inşa edilir; kalitesiz, çürük, sağlıksız, hileli ve standartlara aykırı mal, eşya ve ürünler üretilmez, binalar yapılmaz, Adapazarı depreminde yıkılan bina raporları.İnsanlar, ticaret, sanayi, sanat, ziraat, kamu görevi gibi meşru alanlarda çalışmak suretiyle bir yandan geçimlerini sağlarken, diğer yandan ülkenin kalkınmasına ve ilerlemesine katkıda bulunurlar; ancak rüşvet, kumar, hırsızlık, gasp, faiz, tefecilik, yolsuzluk, haksız kazanç vb. gayri meşru kazanç yollarına itibar ve istikrar ortamı sağlanır; sevgi, saygı ve kardeşlik bağları güçlenir; birlik ve berberlik ruhu Said Paşa bir şiirinde“ Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni, Hilekarlık eyleme, kimse dolandırmaz seni. Korkma kafirden ateş olsa yandırmaz seni, Müstakim ol, Hazreti Allah utandırmaz seni.”Muhterem Müslümanlar,Yalanın, hilenin sahtekarlığın, aldatmanın her türlüsüne ve en ufağına göz yummadan çevremizde ve şahsımızda doğruluk ve dürüstlüğü hâkim kılmaya ifade edelim ki, dürüst ve güvenilir insanların sayısı azaldıkça; can, mal, namus ve nesil emniyeti tehlikeye girmekte, servetler yağmalanmakta, çek ve senetler karşılıksız çıkmakta, sahte ürünler piyasaları doldurmakta, bir çok alanda ahlâkî çöküş ve çürümeler baş halde geliniz, bu kötü gidişatı durdurmak ve dürüstlüğü davranışlarımıza yansıtabilmek için, toplum olarak üzerimize düşen görev ve sorumlulukları yerine getirelim. Olduğumuz gibi görünüp, göründüğümüz gibi olalım. Doğruluktan asla ayrılmayalım. Dürüstlük konusunda düşmanlarının bile takdirini kazanmış olan sevgili Peygamberimizi kendimize örnek ve rehber edinelimDürüstlük; mutlu erdemli ve üstün bir toplumun vazgeçilmez bir niteliğidir. Toplumsal mutluluğun âhlaki sembolüdürHacı Bektaşi Veli “Doğruluk dost kapısıdır. Doğruluk yüz aklığıdır.” YOLDAN AYRILMAMAKAylaklıktan, başıboşluktan usanan, bunun çıkar yol olmadığını anlayıp doğru yola gelmeye karar veren mirasyedi bir adam, ülkesinin kralına çıkıp, doğruluktan ayrılmadan, dürüstçe yaşamak için kendisine bir yol göstermesini istedi Kral adama ağzına kadar dolu bir fıçı zeytinyağı verdi. Bunu tek bir damla bile dökmeden şehrin bir ucundan öbür ucuna götürmesini, bir damla dahi döktüğü takdirde hemen orada boynunun vurulacağını söyledi Yanına da kontrol için yalın kılıç iki gözcü verdi Adam fıçıyı kralın buyruğuna uygun şekilde, bütün gücünü, dikkat ve zekâsını kullanarak bir damla bile dökmeden şehrin bir başından öbürüne götürdü Sonra geri dönüp kralın huzuruna yeniden çıktı Verilen görevi eksiksiz yerine getirdiğini söyledi Kral adama sordu– Şehirde ne gördün, neye şahit oldun?O gün şehirde pazar kurulduğu, her yanın iğne atılsa yere düşmeyecek kadar kalabalık olduğu bir gündü Buna rağmen adam şu cevabı verdi– Efendimiz, ucunda can kaygısı da bulunduğundan fıçıdaki yağı dökmemek için öylesine bir dikkat içindeydim ki, bir an bile gözümü fıçıdan ayırıp çevreye bakamadım Bu nedenle ne kimseyi gördüm, ne de bir olaya şahit oldumKral bu dersten sonra gönül rahatlığı ile tavsiyesini yaptı– işte, yaptığın her işte, sana verilen her vazifede böyle dikkatli olur, kendini işine verirsen, Allah’ın her an seni kontrol ettiğini de aklından çıkarmazsan, hiç bir zaman doğru yoldan كَانَ يُرٖيدُ الْعِزَّةَ فَلِلّٰهِ الْعِزَّةُ جَمٖيعًا اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذٖينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّپَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ وَمَكْرُ اُولٰئِكَ هُوَ يَبُورُ“Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır. O’na ancak güzel sözler yükselir ulaşır. Onları da Allah’a amel-i sâlih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.” Fatır 10“ مَا مِنْكُمْ أَحَدٌ إِلاَّ سَيُكَلِّمُهُ رَبُّهُ، لَيْسَ بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ تَرْجُمَانٌ، فَيَنْظُرُ أَيْمَنَ مِنْهُ فَلاَ يَرَى إِلاَّ مَا قَدَّمَ مِنْ عَمَلِهِ، وَيَنْظُرُ أَشْأَمَ مِنْهُ فَلاَ يَرَى إِلاَّ مَا قَدَّمَ، وَيَنْظُرُ بَيْنَ يَدَيْهِ فَلاَ يَرَى إِلاَّ النَّارَ تِلْقَاءَ وَجْهِهِ، فَاتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ “Allah, sizin her biriniz ile tercümansız konuşacaktır. Kişi sağ tarafına bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Soluna bakacak, âhirete gönderdiklerinden başka bir şey göremeyecektir. Önüne bakacak, karşısında cehennemden başka bir şey göremeyecektir. O halde artık bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun. Bunu da bulamayan, güzel bir söz ile kendisini korusun.” Buhârî, Tevhid, 137أعْذَرَ اللَّهُ إلى امْرِىءٍ أخَّرَ أجلَه حتى بلَغَ سِتِّينَ سنةً »Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu“Allah, altmış yıl ömür verdiği kişinin mazeret gösterme imkânını ortadan kaldırmıştır.”Buhârî, Rikak 5İdris YAVUZYİĞİTDaha Yakından Takip için Grup sayfamıza katılın
'HZ. PEYGAMBER VE GÜVEN TOPLUMU' Cuma Sevinci'nde her Cuma, Cuma vaazını ve hutbesini canlı olarak izleyebilirsiniz. HZ. PEYGAMBER VE GÜVEN TOPLUMU Aziz Kardeşlerim! Peygamberimiz bir gün Beytullah’ın yanındaki Safâ tepesinden Mekke ahalisine şöyle seslendi “ Şu vadinin arkasında size saldırmak üzere bekleyen bir ordu var.’ desem bana inanır mısınız?” Mekkeliler hep bir ağızdan, “Evet, inanırız. Zira sen emin bir kişisin. Güvenilir birisin. Doğruluk ve sadakat timsalisin. Biz senin yalan söylediğini hiç işitmedik.” diyerek karşılık verdiler. Bunun üzerine Rahmet Elçisi, “Ben sizi elîm bir azaba karşı uyarıyorum.”1 dedi. Ve Mekkeliler nezdinde bütün insanlığı Allah’a imana çağırdı. İman ile eman bulmaya, yani her türlü korku ve endişeden güvende olmaya davet etti. Kardeşlerim! Peygamber Efendimizin dünyayı teşriflerinin miladi yıldönümü olan yeni bir Kutlu Doğum Haftasına daha girmiş bulunuyoruz. Kutlu Doğum Haftası, Resûl-i Ekrem anmaktan anlamaya şiarıyla Diyanet İşleri Başkanlığımızın tamamen kendi inisiyatifi ile başlattığı ve 1989 yılından beri kutladığı bir haftadır. Kutlu Doğum Haftası, mümin gönüllerde Peygamberimize duyulan muhabbetin artmasına, onun insanlığa takdim ettiği güzelliklerin daha iyi anlaşılmasına vesile olan, milletimiz ve gönül coğrafyamızca benimsenmiş ilmi ve kültürel bir faaliyettir. Bu hafta, hicri takvime göre idrak ettiğimiz mevlid kandilimizin bir alternatifi değildir. Aziz Müminler! Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. O emaneti insan yüklendi.”2 buyurmuştur. Kardeşlerim! İman nimetinden sonra Allah’ın bizlere lütfettiği en büyük nimet emandır. Güven nimetidir. Rabbimiz, kainatı insana emanet etmiş ve güvenli bir dünya kurmamızı emretmiştir. İnsanın insana, komşunun komşuya, işçinin işverene güvendiği bir dünyayı inşa etmemizi istemiştir. Ne hazindir ki bugün insanlık bütün bu emanetlere hakkıyla riayet edemediği için küresel ölçekte bir güven bunalımı yaşıyoruz. Bireyler ve toplumlar arası ilişkileri sarsan hâdiselerin bir türlü ardı arkası kesilmiyor. Gün geçtikçe insanın insanla ve tabiatla ilişkisi bozuluyor. Ve her geçen gün dünyamız daha da güvensiz bir hale geliyor. Kardeşlerim! Etrafımıza şöyle bir baktığımızda büyük bir kargaşa ve kaos ortamı, müthiş bir güvensizlik ve korku tablosu ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Güven ihtiyacını karşılamak için olağanüstü güvenlik önlemleri alınıyor. Teknolojisinin her türlü imkanı seferber ediliyor. Bugün yerküremizi kuşatan güven bunalımı öyle boyutlara ulaşmıştır ki tüm insanlığın ortak yurdu ve evi olan dünyamızın güvenliği de geleceği de büyük bir tehlike altındadır. İnsanların bitmek tükenmek bilmeyen hırs ve tamahları yüzünden tabiatın dengesi bozulmaya başlamıştır. Üzülerek ifade edelim ki; tüm bu yaşanan olumsuzluklardan müminler topluluğu da kendisini koruyabilmiş değildir. Tarihte “selam ve eman yurdu” olarak bilinen İslam beldeleri bugün ahlak ve hukuk tanımayan karanlık ve kuralsız savaşların pençesinde tarumar edilmektedir. Kardeşlerim! İşte bütün bu gerekçelerle Diyanet İşleri Başkanlığımızca 2017 yılı Kutlu Doğum Haftası teması “Hz. Peygamber ve Güven Toplumu” olarak belirlenmiştir. Düzenlenecek etkinliklerle yeniden Emin Peygamber’in emin ümmeti olabilmek ve güven toplumu olarak anılabilmek için mümin gönüllerde bir bilinç ve farkındalık oluşturulmaya çalışılacaktır. Diğer taraftan insanlığın hep birlikte güvensizlik girdabına doğru sürüklendiği günümüzde güvenli, huzurlu, yaşanabilir bir dünyanın inşasına katkı sağlanacaktır. Kıymetli Kardeşlerim! Bütün peygamberlerin ortak gayesi, tevhid inancını insanlığa duyurmaktır. İmanı gönüllere yerleştirmektir. İman ile gönülleri, zihinleri, bedenleri, şehirleri, ülkeleri emana, yani güvene kavuşturmaktır. İnsanlara canın, inancın, neslin, malın ve haysiyetin emniyette olduğu huzurlu bir toplum takdim etmektir. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz de, hayatı bu uğurda mücadele ile geçmiştir. O, iman ile emân; mümin ile güvenilir olmak arasında sımsıkı bir bağ kurmuştur. Mümini “Elinden ve dilinden insanların güvende olduğu kişi”3 olarak tanımlamıştır. Kardeşlerim! Bugün emin peygamberin ümmeti olarak bizlere düşen de güvenilir müminler olmaktır. Eğer bizler güvenilir müminler olursak işte o vakit Rabbimizin emanı, himayesi bizimle olur. O, bizi her türlü korku ve hüzünden, endişe ve kederden korur. Eğer bizler güvenilir müminler olursak işte o vakit çevremizden güven bekleyebiliriz. Eğer bizler güvenilir müminler olursak işte o zaman hanelerimiz, işyerlerimiz, mahallelerimiz, şehirlerimiz, ülkemiz ve dünyamız güvende olur. Zira güvende olan bir dünya ancak güvenilir insanlar, emin müminler eliyle inşa edilecektir. Unutmayalım ki; din güvendir. Mümin güvenilendir. İnsanlık insana emanettir. Kardeşlerim! Bu vesileyle Kutlu Doğum Haftanızı tebrik ediyorum. Bu haftanın ülkemiz, milletimiz, gönül coğrafyamız ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum. 1 Buhârî, Tefsîr, Şu’arâ, 2; Müslim, Îmân, 355. 2 Ahzâb, 33/72. 3 Ahmed b. Hanbel, XI, 658. Hazırlayan Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
doğruluk ve güven vaaz diyanet