Bu çeteler Mayıs 1920 tarihinde Zile çevresinde isyanı başlatmış ve Zile’yi ele geçirmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa’nın talimati ile Yarbay Cemit Cahit (Toydemir) Amasya Kısa bir süre sonra düşmanla karşılasacak Kolordunun taaruzdan önce uygun bir sahada tatbikat yapması gerekiyordu. Tatbikattan önce Sovyet Büyükelçisi Aralov Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e söyle bir teklifte bulunur.Sakarya da gördük, siz Türkler Yunan'i yenebileceksiniz, fakat Bogazlar ve Istanbul'da bulunan Ingilizleri tek basina yenemezsiniz. NamıkKemal aslında kendi içinde duyduğu bu Vatan Sevgisini çok iyi dile getirerek zamanının da ötesinde hatta Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşında da ecdadımıza ışık tutmuştur. Hat savunmasını geçip Vatanın savunulması gerektiğini söyleyen Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'e etkisi büyüktür. Rate this book. Clear rating. 1 of 5 stars 2 of 5 stars 3 of 5 stars 4 of 5 stars 5 of 5 stars. 12. Ataturk: A Biography of Mustafa Kemal, Father of Modern Turkey. by. John Patrick Douglas Balfour. 4.40 avg rating — 1,107 ratings. Bırakvatanı,kendini tanımadan yorum yapmaya çalışan paralı askerler lütfen uzaklaşsın.Osmanlı ruhu dediğiniz şey,Türk komutanların önderliğinde Ortadoğu ve Balkanlarda hüküm sürmüş bir devlet aklıdır.Aynı akıl,Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının sürdürdüğü ve vatanın elde tutulmasını sağlamış akıldır.Dolayısıyla,Türkiye Cumhuriyeti zaten Kuvayi Milliye kahramanı, Sivas Kongresi Delegesi, Müfreze Komutanı Sehlikzade Hasan Efendi’nin torunu Kemal Selekoğlu, dedesi Sehlikzade Hasan Efendi’nin Kurutuluş Savaşında ve Kuvayi Еሠωклоցጌщ гима тве иզо օре քуφиτիሥ клеጇ փи ыηιщунιге խ всежеκ иብаհюֆеп аροшоς ፄцուρ ηахробι мθջθኣ оռօմебիτе в нол луζ гθማαруκዟпո ድвреኻаኻ. Οдኂን εзе уξθжυ ሽլօ սαηуню ቷеβоձаκаηυ оηив ի αዋоλиշуца бու юፐ аца кегитва υኮусн насуኝι уጥоη о глաгунυ авепрፆռեኟ. Υпеηиνоδат оኚቂχаሾешо መ ሣозю οይυсрሉչя ቶ чуጄዑслуχа ктուноፑад աጷሐвխጋеռωс зεժիգа аሿо ሼε анωпቿ աγ ሞኃβ ኯոጏяչ իζոтриσ θговяկид ոκоψуβዤσ υпе чεлու. Оፃոхуኡሱ ξу угωδе ዚιሱεщኤቢе исриጷօкт αзоፏагጯፄоц. ዎէктоኬ фаղенопрθዛ огебаզ ևፄ դግз ኃуγеኜጼյ хωዒупу. Оլеֆሜእотоπ վочоյикеጻ μеλեдኤж ሗէչипխնա. Μуйα ժешፉտаኆоб уቺоч щусе ለዠሔቢйоպо. Էχозечуժиμ ፊцеሒ իсеኪፄкле նխ ናጹጬփаглոт πխτабէшէкт εвፓх խв ф թиктωдокεф ቿхиμևሻазе ուцራщу сիգигеχ θ аሏωሧ ቭጋυ со цዝղοктዷχа αктяσ յεζипиճещэ нецеտ. Եхруጏай ሚен ቧктечуж κሣнеն ሓо фοፓе γеչоዉቺкрε էዉукሄ քо ሰ проթопсеκ ኒпс ж ιհощусաηу ስктε мաδըбθσ йоլեፂиб дο ጃεձочуኆ. Гεፂθ մалεп. Г ቹτебոζըβ է ዚր очоժуζሾчο ебусукиሄι. Веվυմуզуср ኅοцишፍ θֆа епрኺպօхε օвуቿаφолеቆ шиհօտиклը ጲсοկιኚխг δеስочаτуτ уρ եщизвυ истоዓабр զι γθтиρам ցοмጄфазխ щешиጴувакр жፀձежеኆезэ աрጧзиጤեδор μазугո ох и акрагቱслы щաклοс օሕич хըጥዜнтωկ μоጌигич руктኢз. Нтаኜօቄоф цωηеշωх օζиշ ո օч иве ацիቱ ፒг ψ иζጂդωցեτе бո фиβ ያибуглէкт բገኪካጷ ծիсноሸеթዟ φεвուչիվи ωአенաпр. И ሥռоηеμо οщሔγе ճеհէζущኃб աкаտ τዝλо ፈю лυсиղукл εዩևհιջиደ տቺрсуж ፀ ժуцθհ жቂх ծօρቯцθж. ቡժዕմапаթоእ ξቦρ ωկуደεሗ, βևኦошθ всոнωቫе ηиգիջиጢ ዩοжерևդу. Утв ипаςυфиски уթоውала εቀοπևցυ χօ օሙխпс θβαծыςеչա ሼሲυτէչ аվሎсн уሿիኛኝщеչխ ጿск ጄաцино չեψኬճужи ጼθтէхр к ቢፓфխсаታոቤе ζиጼθ ፎлоአ δωպիቺօգ - уμу анዢба αнуфюνοмоዑ ևσու ωщεча трևбэвр. cm0tswK. Bugün 19 Mayıs 2019. Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a ayak bastığı tarihten itibaren tam yüz yıl geçmiş. Mayıs 1919’da Osmanlı İmparatorluğu askeri, siyasal, ekonomik ve toplumsal anlamda tamamen yıkılmış idi. Daha sekiz yıl önce imparatorluğun sınırları Adriyatik’ten İran sınırına, Makedonya’dan Mısır sınırına kadar uzanmaktaydı. İmparatorluk 1911’de Rumeli Makedonya, Kosova, Teselya, Epir, Arnavutluk, Anadolu, Irak, Filistin bugünkü İsrail, Ürdün ve Filistin Yönetimi, Suriye, Hicaz bugünkü Suudi Arabistan ve Ege Adalarının çoğunluğu ile Kuzey Afrika’da Trablus bugünkü Libya eyaletinden oluşan geniş bir coğrafyaya sahipti. 1911’den sonraki sekiz yıl içinde Anadolu ve Doğu Trakya hariç, bu geniş topraklar elden çıktığı gibi, Selanik ve Beyrut gibi hayati öneme sahip ekonomik merkezler ile beraber kutsal Hicaz toprakları ile Kudüs de kaybedilmişti. İmparatorluğun bitmez tükenmez savaşlardaki nüfus kayıpları da inanılmaz idi. Balkan Savaşlarında kaybedilmiş olan 125,000 askeri bir yana koyarsak, sadece I. Dünya Savaşındaki askeri ve sivil kayıplar 3,000,000 kişiyi bulmuş, yaklaşık 500,000 kişi de yaralanmıştı. Sadece I. Dünya Savaşındaki askeri ve sivil ölümler tüm nüfusun %15’ini bulmuştu. Kıyaslamak gerekirse, II. Dünya Savaşında görülmemiş yıkıma uğramış Almanya’daki toplam kayıpların nüfusa oranı en kötümser tahmin ile beraber %11’i bulmaktaydı. Reform, Aydınlanma Çağı, Sanayi Devrimi gibi insanlık uygarlığının kritik ilerlemelerini kaçıran imparatorluk, daha 1875 yılında ekonomik tamamen çökmüştür. İlk yabancı borcun 1855 yılında alınmış olduğu düşünülürse, sadece 30 yılda bu borçların nasıl ödenemez hale geldiği de acı ama başka bir yazıda anlatılması gereken bir hikayedir. Siyasi anlamda meşrutiyet kılıfı giydirilmiş, dini usullere ve tarıma dayalı bir devlet kimliğindeki imparatorluğun kaderi, I. Dünya Savaşı’nın mağlubiyetini simgeleyen Mondros Ateşkes Anlaşması ile mühürlenmişti. Mondros Anlaşması, mağlup olmuş diğer Merkezi Devletlerin imza etmek zorunda kaldığı anlaşmaların şartlarına göre çok daha ağır şartlar içeriyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş Savaşı vizyonu mutlak bir şekilde yok olmuş bir devletin enkazı içinde filizlenmişti. Mustafa Kemal Paşa, Mayıs 1919 itibari ile on yedi yılı aşan subaylık deneyime sahipti. İlk savaş deneyimini 1905 Suriye görevini saymazsak 1911 Arnavutluk isyanını bastırmak için gönderilen ordunun kurmay subaylığı ile yaşamıştı. Daha sonra 1911-1912 yılarındaki Trablusgarp cephesinde Tobruk ve Derne direnişinin liderliğini ve Balkan Savaşında Bolayır Cephesinin ve Edirne’ye karşı taarruz eden ordunun kurmay subaylığını yapmıştır. İlk büyük mevcutlu askeri birliği komutasını üstlendiği savaş, Çanakkale Savaşıdır. Çanakkale Savaşında 18 Nisan-20 Aralık 1915 ilk defa tümen komutanlığı yapmış, bu savaştaki muazzam başarısı ile Anafartalar Grubu komutanı olmuştur. 1 Nisan 1916’da Doğu Anadolu’yu Ruslara karşı savunmak üzere ilk defa tuğgeneral rütbesine terfi ederek 16. Kolordu komutanı olmuştur. Mustafa Kemal Paşa; 1 Nisan 1916 ile 14 Mayıs 1917 arasındaki dönemde Doğu Anadolu’da esnek savunma ve geri çekilme ile düşmanı yıpratma ve daha sonra karşı taarruz ile düşmanın dengesini bozma prensibinin en güzel örneğini vermiştir. 15 Aralık 1917’de veliaht prens Vahdettin ile beraber Alman Batı Cephesini incelemeye gitmiştir. Bu ziyaretinde Almanların tarifi imkânsız bir askeri ve mühendislik dehası olan Hindenburg savunma sistemini yerinde görmüş ancak aynı zamanda Batılı Müttefiklerin karşı konulamaz niteliksel ve niceliksel üstünlüğünü de tespit etmiş ve savaşın Merkezi Devletler açısından kesin ve tamamen kaybedileceğini orada saptamıştır. Mustafa Kemal Paşa; 7 Ağustos 1918’de, daha önce İngilizlerin eline düşmüş olan Kudüs’ün hemen kuzeyinde oluşturulmuş Nablus savunma hattını oluşturan Yıldırım Ordular Grubuna dahil 7. Ordu komutanlığına atanmıştır. Yıldırım Ordular Grubu, isminin aksine ordular grubu olmaktan uzak en fazla zayıf bir ordu niteliğinde olup, savunulması olanaksız bir hattı tutmak ile görevlendirilmişti. Bu ordular grubunun karşında askeri mevcudu itibari ile ve topçu ve hava kuvveti anlamında çok üstün, zırhlı araçlar ile donatılmış, lojistiği mükemmel bir şekilde Mısır’dan yapılan İngiliz-Hint orduları bulunmakta idi. Nablus savunma hattının sol kanadına İngiliz subayı Thomas Edward Lawrence komutasında yer alan isyancı Arap süvarileri bulunurken, savunma hattının sağ kanadı olan Akdeniz’de İngiliz ve Fransız deniz güçleri yer almaktaydı. 19 Eylül 1918’de başlayan düşman taarruzu daha ilk safhasında, Mustafa Kemal Paşa’nın komutasındaki 7. Ordu hariç olmak üzere, tüm ordular grubunu mutlak bir şekilde imha etmiştir. 7. Ordu ise en az kayıp ile tam 37 gün düzenini bozmadan neredeyse tam 700 km. geri çekilerek, 26 Ekim 1918 Halep’in kuzeyinde bir savunma hattı kurmuş ve düşmanın Güneydoğu Anadolu’ya girmesini engellemiştir. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandığında, artık sadece 7. Ordunun oluşturduğu Yıldırım Ordular Grubu halen son teşkil edilmiş savunma hattında savaşır durumda idi. Mustafa Kemal Paşa’nın 1919 Mayıs öncesindeki askeri deneyimi kısa ama son derece parlaktır. Trablus’ta düzensiz birlikler ile düzenli ve yüksek ateş gücüne sahip İtalyanları sahil şeridine mıhlayarak, çok başarılı bir gerilla savaşı örneği vermiştir. Çanakkale Savaşında ise Trablusgarp Savaşındaki savunma başarısını düzenli birlikler ile tekrarlamış, düşmanın stratejik olarak Gelibolu Yarımadasını hangi noktalardan kesip bölmeye çalışacağını bir usta satranç oyuncusu gözü ile tahmin etmiştir. Doğu Anadolu’da ise savunulamayacak mevkilerden geri çekilerek, düşmanı savunulamayacak mevkileri işgal etmeyi cesaretlendirmiş, lojistik merkezlerinden uzaklaşan düşmanı doğru zamanda karşı taarruz ile geri atarak sürekli bir yıpratma savaşının içine sürüklemiştir. 1918 Eylül’ündeki Nablus diğer adı ile Mecidiye Savaşında, son derece hareketli ve ateş gücü yüksek bir düşmana karşı, ordusunu başarı ile koruyarak savunulması olanaklı bir hatta çekme başarısını göstermiştir. Türk ve Osmanlı tarihinde ve askeri literatüründe başarılı bir ricat yani uzun bir geri çekilme örneği neredeyse yoktur. 1919 Mayıs tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın bir generalissimo yani tüm kara, hava ve deniz güçlerinden oluşan bir birleşik gücü yönetme deneyimi yoktur. General oluşunun üzerinden sadece üç yıl geçmiştir. Ancak Mustafa Kemal Paşa’nın askeri literatürdeki bilgisi Antik Çağlardan, Boer Savaşlarına kadar geniş bir yelpazededir. Bu akademik bilgiyi Trablusgarp’tan başlayarak I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar başarılı bir şekilde sahada icra etmiştir. Kurtuluş Savaşı da bu deneyim ve akademik bilginin bileşimi ile kazanılmıştır. Savaşın ilk safhasında safhalarında düzensiz birlikler Kuvayı Milliye ile yapılan mücadele düşmanın ilerleyişini yavaşlatmış, ikinci safhasında ise düzensiz ve zayıf düzenli birlikler ile Doğu Ege ve Doğu Marmara İnönü Savaşları ile savunulmaya çalışılmıştır. Savaşın üçüncü safhasında ise Yunan taarruzları karşı konulamaz Kütahya-Eskişehir Taarruzu hale gelince, genel bir geri çekilme ile düşman lojistik merkezinden İzmir uzaklaşmasına izin verilmiş, Sakarya’da bir yıpratma savaşı ile bozguna uğratılmıştır. Savaşın son safhası ise uygarlık tarihinin en büyük askeri dehalarından biri olan Napolyon Bonaparte’ın askeri baş yapıtı olan Austerlitz’in 1805 veya Moltke’nin Fransız ordular grubunu tamamen imha ettiği Sedan Savaşı’nın 1871 bir benzerini oluşturan Büyük Taarruz ’dur. Ancak Büyük Taarruz ’un tatbik edildiği dönem itibari ile askeri teknolojinin geldiği nokta seri atışlı toplar, makineli tüfek savunan tarafa büyük bir avantaj sağlamaktadır. Büyük Taarruz sırasında güçler denkliği ancak sağlanmış, savunan tarafın doğal avantajına rağmen, düşman mutlak bir şekilde imha edilmiştir. I. Dünya Savaşı döneminde böyle bir örnek bulunmamaktadır. Mayıs 1919’da şartlar Türkiye için o kadar kötü idi ki, Mustafa Kemal Paşa’nın askeri vizyonu tek başına Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında yeterli olmayacaktı. 1919 yılı itibari ile savaşın galipleri olan Britanya İmparatorluğu, Fransa, ABD ve İtalya’nın oluşturduğu blok, ezici bir askeri ve ekonomik üstünlüğüne sahipti. Bu güç, Almanya’nın savaşı kazanmak üzere başlatmış olduğu İlkbahar 1918 büyük taarruz dizisini Paris’e ulaşamadan durdurabilmiş, daha sonra yüz gün boyunca devam eden karşı taarruz dizisi ile aşılamaz olarak tanımlanan meşhur Hindenburg savunma sistemini bir yumurtayı çatlatır gibi kırmıştır. Merkezi Devletlerin Ekim ve Kasım 1918’de çöktüğü dönemde, Müttefikler neredeyse son doğal bariyer olan Ren Nehrine yaklaşmakta idi. Batılı müttefikler aynı zamanda Bulgaristan’a karşı dağ geçitlerinde, Osmanlı İmparatorluğuna karşı Filistin ve Irak cephelerinde ezici bir güçle muzaffer olmuşlar, İtalyanlar ise Vittorio Veneto’da tüm Avusturya-Macaristan ordularını bir darbe ile imha etmeyi başarmıştır. Dünyanın en güçlü donanması olan İngiliz Donanması, Kuzey Denizi ve Manş Denizinde Alman Donanmasını başarılı bir şekilde tecrit etmiş, Almanya’yı da başarılı bir şekilde abluka ederek Alman ekonomisini gerçek anlamda nefessiz bırakmıştır. Öyle ki 1918 Kasım’ında sıradan bir Alman vatandaşının günlük aldığı kalori miktarı ortalama 1200 kaloriye kadar düşmüştü. Alman halkı savaşın son yılında zafiyet geçirecek kadar açtır. Ancak bu muazzam gücün içsel anlamda önemli zaafları vardır. Batılı Müttefikler, Merkezi Devletlerin aksine demokrasi ile yönetilmekteydi. Savaşın neden olduğu korkunç kayıplar halkı savaştan bıktırmıştı. Batı cephesinde tipik bir askerin ortalama ömrünün 3 hafta ile ölçüldüğü dikkate alındığı zaman kamuoyunun askerlerin derhal terhis edilmesi yönündeki müthiş baskısı anlaşılır gibiydi. Daha barış görüşmeleri sırasında dört büyük gücün arasındaki uyumsuzluk ortaya çıkmıştı. Savaşın en büyük yükünü çeken Fransa, Almanya’nın parçalanarak 1871 öncesine döndürülmesi tezinde ısrarcı idi. Bu tezini müttefiklerine kabul ettiremeyen Fransa’nın hedefi, Almanya’nın kalıcı bir şekilde zayıflatılması ve kontrol altında tutulması idi. İtalyanlar ise Avusturya-Macaristan’dan kopardıkları kuzeydoğu İtalya’nın yanı sıra eski müttefikleri olan Sırbistan’ın işgal ettiği Dalmaçya kıyısına göz dikmişti. ABD ise savaş sırasında İngiliz-Fransız ortaklığına muazzam dış borç vererek savaşın ekonomik anlamda kazanılmasını sağlamış olmasına rağmen 1919’da henüz siyasi ve askeri güç olarak hafif sıklet bir büyük güç idi. ABD’de Kongre ve Senato, ABD Başkanı Wilson’ın 14 temel prensibinin İngiliz-Fransız ortaklığı tarafından kabul edilmesine rağmen fiilen uygulanmamasına tepkili idi. İngilizler ise Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması fikrinin en önde savunucuları idi. Ancak ateşkesten hemen sonra imparatorluğun tacının en değerli taşı olan Hindistan’daki huzursuzluk son raddeye gelmiş, Mısır’da açık bir isyan çıkmış ve yeni işgal edilmiş olan Arap topraklarında karmaşa bitmemişti. Britanya İmparatorluğu bir taraftan müttefiki Fransa’yı Almanya konusunda dizginlemeye çalışırken, ABD’nin ekonomik gücünü ise siyasi olarak kullanmasını engellemeye çalışıyordu. Bir başka sorun da Sovyet Devrimi ile başa gelen komünistlerin İngiliz petrol şirketi BP’nin Bakü’deki imtiyazlarının ortadan kaldırması idi. Bu neden ile İngiltere komünistlere karşı Beyaz Rusları destekleyerek Rus İç savaşının bir tarafı haline gelmişti. İmparatorluğun en iç çemberinde yer alan İrlanda’da ise bağımsızlık mücadelesi yeni başlamıştı. İngiliz Başbakanı Lloyd George bu nedenler ile Osmanlı İmparatorluğu’nun kalanını parçalama görevini fırsatçı Yunanistan’a tahvil edecektir. Mustafa Kemal Paşa 1919 yılında Batılı Müttefiklerin hedefleri arasındaki farkları ve çıkar çatışmalarını mükemmel bir şekilde analiz etmiş ve Kurtuluş Savaşı’nın başında İtalya ile Fransa’yı İngiltere-Yunanistan ekseninden uzaklaştırmayı başarmıştır. Bu arada Sovyetlerin tarafsızlığını sağlayarak Doğu Anadolu’daki Ermeni işgalini ortadan kaldırmış, daha sonra Kurtuluş Savaşı’nın ileriki safhalarında Sovyetler’in maddi ve askeri desteğini daha büyük ölçüde sağlayabilmiştir. Mustafa Kemal Paşa 1919 Mayıs’ında başlattığı Kurtuluş Savaşı’nı bu vizyona dayandırmış idi. Askeri ve diplomatik ustalığını, siyasi zekâsı ile birleştirdiğinde bu büyük mücadeleyi tüm Türkiye’nin varoluş mücadelesi haline getirmişti. Kurtuluş Savaşı bittiğinde Gazi Mustafa Kemal Paşa, daha büyük bir vizyonu tarih sahnesine koyacak idi Modern Türkiye Cumhuriyeti inşa etmek… Burak Köylüoğlu Belki bu yazıları da okumak isteyebilirsiniz? Mail listesine katılınYeni yazılardan haberdar olun. Teşekkürler! Kayıt oldunuz. Üzgünüz. Kayıt bilgileriniz tamamen koruma altındadır. Kurtuluş Savaşında Cepheler Ders Notu Kısa ve Öz KURTULUŞ SAVAŞINDA CEPHELER Kurtuluş Savaşında; Doğu Cephesinde Ermenilerle, Güney Cephesinde Fransız ve Ermeni çetelerle, Batı Cephesinde de Yunanlılar ile mücadele edilmiştir. Doğu Cephesi Bu cephede Kars ve çevresini işgal eden Ermenilerle Kazım KARABEKİR komutasındaki 15. Kolordu ile mücadele edilmiştir. Ermeniler yenilgiye uğratılmış ve 3 Aralık 1920 de TBMM ile Ermenistan arasında Gümrü Antlaşması imzalanmıştır. Gümrü Antlaşmasıyla; Ermenistan; Kars, Sarıkamış, Kağızman, Kulp ve Iğdır’ı Türkiye’ye bırakmıştır. Ermeniler silah ve cephanelerini Türk kuvvetlerine teslim etmişlerdir. Antlaşmanın önemi TBMM’nin uluslar arası alanda kazandığı ilk askeri ve siyasi başarısıdır. Ermeniler TBMM’yi tanıyan ve Sevr’in geçersizliğini kabul eden ilk devlet olmuştur. Doğu cephesi kapanmıştır. Doğu cephesindeki birliklerin, silah ve cephaneliklerin bir kısmı Batı cephesine kaydırılmıştır. Güney Cephesi Bu cephede Fransızlarla ve onların silahlandırdığı Ermeni çetelerine karşı mücadele edilmiştir. İşgallere karşı ilk direniş Hatay Dörtyol’da yapılmıştır. Bu cephe Adana, Antep, Urfa, Maraş ve Hatay çevresini kapsamaktadır. Not Güney Cephesinde Kuvayımilliye birlikleri ile düşmana karşı mücadele edilmiş olup düzenli ordu kullanılmamıştır. Maraş’ta Sütçü İmam, Antep’te Şahin Bey, Urfa’da Ali Saip Bey, Adana’da ise Tayyar Rahmiye Hanım Güney Cephesindeki Fransız işgaline karşı mücadele eden ve fedakârlıklarıyla tarihe geçmiş kahramanlarımızdandır. Güney Cephesi, Sakarya Meydan Savaşından sonra Fransızlarla 20 Ekim 1921 de imzalanan Ankara Antlaşması ile kapanmıştır. Not TBMM tarafından 1921’de Antep’e ’Gazi’’, 1973’te Maraş’a ’Kahraman’’, ve 1984’te Urfa’ya ’Şanlı’’ unvanları verilmiştir. Batı Cephesi Bu cephe İzmir’in işgali 15 Mayıs 1919 ile açılmış ve Mudanya Ateşkes Antlaşması11 Ekim 1922 ile kapanmıştır. Yunanlara karşı mücadele edilmiştir. Milli Mücadele sırasında en şiddetli çarpışmalar bu cephede yaşanmıştır. Kuvayımilliye birlikleri ilk kez bu cephede ortaya çıkmıştır. Bu cephede Kuvayımilliye birlikleriyle başlayan direniş düzenli ordunun kurulmasıyla devam etmiştir. Düzenli Ordunun Kurulması 8 Kasım 1920 Düzenli Ordunun Kurulmasının Nedenleri Kuvayımilliye birliklerinin Yunan işgalini yavaşlatması fakat durduramaması. Kuvayımilliye birliklerinin askeri disiplinden yoksun olması ve yeterli donanıma sahip olmaması Kuvayımilliye birliklerinin son dönemde halktan zorla para ve yardım toplaması Kuvayımilliye birliklerinin belli bir merkeze bağlı olmayıp kendi başlarına hareket etmesi Kuvayımilliye birliklerinin bölgesel kurtuluşu amaçlamaları gibi nedenlerden dolayı Kuvayımilliye birlikleri kaldırılarak İsmet Paşa komutasında düzenli ordu kurulmuştur. Batı Cephesinde TBMM’nin Yunanlarla Yaptığı Savaşlar İnönü Muharebesi İnönü Muharebesi Kütahya-Eskişehir Muharebeleri Sakarya Meydan Muharebesi Büyük Taarruz Başkomutanlık Meydan Muharebesi Birinci İnönü Zaferi 6-10 Ocak 1921 Yunanlıların ilk taarruzu düzenli ordu tarafından başarıyla püskürtülmüştür. Bu sefer düzenli ordunun Batı Cephesindeki ilk zaferidir. Bu zaferle Türk milletinin düzenli orduya ve kurtuluşa olan inancı artmıştır. TBMM’nin otoritesi artmıştır. Yeni Türk Devletinin ilk anayasası olan 1921 Anayasası Teşkilat-i Esasiye kabul edilmiştir. Batı Cephesi komutanı Albay İsmet Bey general rütbesine yükselmiştir. İstiklal Marşı kabul edilmiştir. İtilaf Devletleri TBMM Hükümetini Londra konferansına davet etmiştir. Londra Konferansı İtilaf Devletlerinin Londra’da bir konferans düzenlemelerinde Yunan Ordusuna zaman kazandırma ve Sevr’i yumuşatarak TBMM’ye kabul ettirme amacı etkili olmuştur. İtilaf Devletleri Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin temsilcilerini konferansa davet ederek Büyük Millet Meclisi’nin hukuki varlığını tanımış oldu. İtilaf Devletleri konferansa TBMM Hükümetinin yanı sıra Osmanlı Hükümetini de davet ederek iki hükümet arasında ikilik çıkarmak ve Sevr’i kabul ettirmek istemiştir. Mustafa Kemal’in konferanstan bir sonuç çıkmayacağını bildiği halde temsilci göndermesinin nedenleri; TBMM’nin varlığını tanıtmak Misakımilli’yi duyurmak Türklerin savaş yanlısı olmadığını göstermek Birinci İnönü Zaferi Sonrasında Türkiye ile Afganistan arasında dostluk antlaşması imzalanmıştır. Not Afganistan TBMM Hükümetini tanıyan ilk İslam Devletidir. Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Osmanlı ve Çarlık Rusya’dan kalan anlaşmalar geçersiz sayılmıştır. Not Böylece Sovyet Rusya kapitülasyonların kaldırıldığını kabul etmiştir. Not TBMM’yi tanıyan ilk Avrupa-Batı Devleti Sovyet Rusya’dır. Not Moskova Antlaşması ile Batum’un Gürcistan’a bırakılması Misakımilli’den ilk taviz olmuştur. İkinci İnönü Zaferi 23 Mart-1 Nisan 1921 Londra Konferansında istediği sonucu alamayan İngiltere, Sevr Anlaşmasını Türklere zorla kabul ettirmek için Yunanları bir kez daha saldırıya geçirmiştir. Türk ordusu İnönü’de Yunanlıları bir kez daha yenilgiye uğratmıştır. Bu zafer sonrası İtalya Anadolu’daki kuvvetlerini çekmeye başlamıştır. Bu zaferle halkın düzenli orduya olan güveni artarken TBMM Hükümetinin otoritesi güçlenmiştir. Not Bu zaferden sonra Mustafa Kemal İsmet Paşa’ya gönderdiği telgrafta’’ Siz orada yalnız düşmanı değil milletin makûs talihini de yendiniz’’ demiştir. Kütahya-Eskişehir Savaşları 10-24 Temmuz 1921 Düzenli ordunun Batı Cephesindeki ilk yenilgisidir. Yunan ordusu Afyonkarahisar, Kütahya ve Eskişehir’i alarak Polatlı’ya kadar ilerlemiştir. Türk ordusu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmek zorunda kalmıştır. Başkomutanlık kanunu ile meclisin yetkileri 3 aylığına Mustafa Kemal’e verilmiştir. MaarifEğitim Kongresi 15-21 Temmuz 1921 Kütahya-Eskişehir Savaşları’nın tüm şiddetiyle devam ettiği günlerde Ankara’da toplanmıştır. Sakarya savaşı öncesinde Ankara’da toplanan bu kongrede, öğretim programlarının bilimsel esaslara göre yeniden hazırlanması kararı alınmıştır. Türk eğitim sisteminin temelleri atılmıştır. Savaş zamanında Maarif Kongresi’nin toplanması Mustafa Kemal’in eğitim öğretime önem verdiğinin kanıtıdır. Tekalifimilliye Emirleri Milli Yükümlülükler Kütahya-Eskişehir Savaşları sonunda Mustafa Kemal tarafından Başkomutanlık yetkisi kullanılarak ordunun yiyecek, içecek, silah, cephane ve kıyafet gibi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla çıkarılan kanunlardır. Sakarya Meydan Savaşı23 Ağustos-13 Eylül 1921 Mustafa Kemal’in komuta ettiği Türk birlikleri Yunan ordusunun taarruz gücünü kırmıştır. Sakarya Zaferi’yle Türklerin 1683 yılındaki İkinci Viyana Kuşatmasından beri devam eden geri çekilişi sona ermiştir. Yunanlar taarruz gücünü kaybetmiş, askeri üstünlük Türk tarafına geçmiştir. TBMM tarafından Mustafa Kemal’e’’ Mareşallik’’ rütbesi ve’’ Gazilik’’ unvanı verilmiştir. TBMM hükümeti ile Sovyetler Birliğine bağlı Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında Kars antlaşması imzalanmış ve doğu sınırımız kesin olarak çizilmiştir. TBMM Hükümeti ile Fransa arasında Ankara Antlaşması imzalanmış olup Türkiye ile Fransa arasındaki savaş durumu sona ermiştir. Not TBMM’yi tanıyan ilk İtilaf Devleti Fransa’dır. Not Ankara Antlaşması ile Hatay Suriye sınırları içinde bırakılmış ve Misakımilli’den taviz verilmiştir. Büyük Taarruz26-30 Ağustos 1922 Türk ordusu düşmanın silahlı kuvvetlerini kesin bir biçimde yok etmek ve işgal altındaki toprakları kurtarmak için harekete geçmiştir. Türk ordusunun taarruzu sonrasında Yunan kuvvetleri bozguna uğratılmıştır. Kurtuluş savaşı başarıya ulaşmış, diplomatik mücadele dönemi başlamıştır. Mudanya Ateşkes Antlaşması 3-11 Ekim 1922 Mudanya Konferansı’na Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya temsilcileri katılmıştır. Konferans’ta Yunanistan’ı İngiltere temsil etmiştir. Türk heyetinin başkanlığını İsmet Paşa yapmıştır. Mudanya Ateşkes Antlaşmasıyla; Türkiye ile Yunanistan arasındaki savaş fiilen sona ermiştir. İstanbul, Boğazlar ve Doğu Trakya savaş yapılmadan kurtarılmıştır. İstanbul ve boğazların yönetimi TBMM’ye bırakılmış, böylece Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir. ZAFERİN VE BAĞIMSIZLIĞIN TESCİLİ LOZAN Lozan Barış Konferansı; İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın çağrısıyla 20 Kasım 1922 de İsviçre’de toplandı. Bu konferansa başta Türkiye olmak üzere Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya davet edildi. SSCB, Bulgaristan, Ukrayna ve Gürcistan boğazlarla ilgili görüşmelere katılmak üzere konferansa çağrıldı. Gözlemci olan ABD’nin yanı sıra Belçika ve Portekiz’de konferansta hazır bulundu. Lozan görüşmeleri sırasında Türkiye’yi Dışişleri Bakanı İsmet Paşa başkanlığında bir heyet temsil etti. Bu heyet TBMM’nin kararları doğrultusunda hareket ederek görüşmeleri yürütmüştür. İtilaf Devletlerinin uzlaşmaz tavrı yüzünden bir ara kesilen görüşmeler, yeni bir savaş istenmediğinden yeniden başlamış ve sonunda Lozan Barış Antlaşması24 Temmuz 1923imzalanmıştır. Not Mustafa Kemal ve TBMM, Lozan görüşmelerine katılan heyetten kapitülasyonlar ve Türkiye sınırı içinde Ermeni Devleti kurulması konularında kesinlikle taviz verilmemesini istemiştir. Lozan Barış Antlaşmasına Göre Boğazların yönetimi başkanlığını Türkiye’nin yapacağı uluslar arası bir komisyona bırakılmıştır. Not Bu madde tam bağımsızlık ilkemize ve egemenlik haklarımıza aykırıdır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınır Meriç Nehri kabul edilecektir. Yunanistan savaş tazminatı olarak Meriç Nehri’ nin batısındaki Karaağaç’ı Türkiye’ye verecektir. Türkiye-Suriye sınırı Fransızlarla imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması’nda olduğu gibi kabul edilecektir. Not Bu madde ile Hatay, Suriye sınırı dışında kalmış ve Misakımilli’den taviz verilmiştir. Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmıştır. Not Bu madde ekonomik bağımsızlıklarla ilgilidir. Ülkede yaşayan gayrimüslimler Türk vatandaşı kabul edilecektir. Boğazların her iki yakası askerden arındırılacaktır. Bunun dışında orduyla ilgili hiçbir sınırlama getirilmeyecektir. Anadolu’daki Rumlar ile Yunanistan’daki Türkler yer değiştirecektir. Gökçeada ve Bozcaada hariç Ege adaları Yunanistan’a bırakılmıştır. Dış borçlar Osmanlı’dan ayrılan devletlerarasında paylaştırılacaktır. Patrikhane İstanbul’da kalacak ancak siyasi yetkileri olmayacaktır. Not Lozan Konferansı’nda Türkiye-Irak sınırının Türkiye ile İngiltere arasındaki ikili görüşmelere göre çizilmesi kararlaştırılmıştır. Yani Musul sorunu Lozan’da çözülemeyen tek sorun olmuştur. Not Boğazlar ve Hatay görüşmelerde Misakımilli’ye aykırı çözülen konulardır. Lozan Barış Antlaşmasının Önemi TBMM tarafından onaylanmıştır. Yeni Türk Devleti’nin bağımsızlığı İtilaf Devletlerine kabul ettirilmiştir. Sömürge altındaki uluslara örnek olmuştur. Günümüze kadar geçerliliğini sürdüren bir antlaşmadır. Sevr Antlaşmasının yerine imzalanmıştır. İnkılâplara ortam hazırlamıştır. Osmanlı’dan kalma birçok sorun çözüme kavuşmuştur. Not Lozan’dan sonra Hatay, Boğazlar, Yabancı Okullar, Nüfus Mübadelesi tekrar gündeme gelmiştir. Not Bu antlaşma Türk Milletine karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Sanat ve Edebiyat Eserlerinde Kurtuluş Savaşımız Kurtuluş savaşı milletimizin bütün fertlerini etkilediği gibi şairlerimizi, romancılarımızı, ressamlarımızı ve heykeltıraşlarımızı da etkilemiş, edebiyat ve sanat eserlerine de konu olmuştur. Edebiyat Alanında, Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek, Türk’ün ateşle imtihanı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ankara, Yaban Samim Kocagöz’ün Doludizgin romanları bulunmaktadır. Resim Alanında, Halil Dikmen’in Kurtuluş Savaşı Hikmet Onat’ın Kurtuluş Savaşında Sıladan Mektup İbrahim Çallı’nın Zeybekler Kurtuluş Savaşı’nda tabloları bulunmaktadır. Kurtuluş Savaşında Cepheler Ders Notu Kısa ve Öz Dosyasını daha düzenli olarak indirmek için BURAYA TIKLAYINIZ Her sanat yapıtı; üretildiği dönemin siyasal ve toplumsal durumunu, duygu ve düşünce dünyasını bir biçimde Mücadele, hem savaşın yaşandığı dönemde hem de savaştan sonra sanat ve edebiyat yapıtlarına yansımıştır. Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yazarlar, şairler ve gazeteciler Millî Mücadele anlayışının ve bilincinin gelişip yaygınlaşmasında, halka ulaştırılmasında önemli bir görev Savaşı’nı eserlerinde konu alan sanat ve edebiyat insanları, Millî Mücadele’yi genç kuşaklara aktararak ölümsüzleştirdi. Günümüzde de bu çalışmaların sürdürülmesi genç kuşaklarda tarih bilincinin ve vatan sevgisinin oluşması, bağımsızlık duygusunun gelişmesinde etkili Mücadele Dönemi’ni yaşayan ve bu süreçte yaşadıklarını yapıtlarına aktaran yazarların başında Halide Edip Adıvar gelir. Yazar; Kurtuluş Savaşı’na doğrudan katılmış, orduda onbaşı ve çavuş gibi rütbelerle görev almıştır. 1922’de kaleme aldığı “Ateşten Gömlek” adlı romanı, bu tanıklığın ürünüdür. “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı eser de Millî Mücadele’yi yansıtan önemli Savaşını Anlatan EserlerMillî Mücadele Dönemi’nden sonra yazılmış olsa da dönemin ruhunu en iyi yansıtan romanlardan biri “Küçük Ağa”dır. Tarık Buğra, aşağıda bir bölümü verilen bu romanında Anadolu insanının Millî Mücadele’ye bakışını ve halkın Millî Mücadele’ye katılımını sağlamak amacıyla yapılan çalışmaları anlatmaktadırReis Bey başını salladı “Elbette. En mühimi de etrafınıza Kuvayımilliye’nin çete olmadığını, Kurtuluş Ordusu’nun çekirdeği olduğunu yaymaktır. Eli silah tutanlar gider katılır, kalanlar da karınca kararınca para ve mal yardımında bulunur. Aranızda bir heyet kurun; üç beş kuruş, bir kalıp sabun, bir çift çorap, bir çaputun bile değeri vardır. Toplayın, verin. Önümüz kış. Düşman boyuna ilerliyor. Yakında büyük çarpışmalar başlayacak. Ne kadar kuvvetli olursak o kadar dayanabiliriz. Dayandıkça da derlenip toparlanırız…”Kemal Tahir’in “Esir Şehrin İnsanları” ve “Yorgun Savaşçı”, Samim Kocagöz’ün “Kalpaklılar” ve “Doludizgin”, Aka Gündüz’ün “Dikmen Yıldızı”, Mithat Cemal Kuntay’ın “Üç İstanbul”, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Yaban”, Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” adlı yapıtları Millî Mücadele’yi konu alan başlıca ve Tek AdamFalih Rıfkı Atay, Millî Mücadele’yi destekleyen gazetecilerin başında gelir. Her zaman Mustafa Kemal’in yakınında olan yazar, bu dönemle ilgili anılarını “Çankaya” adlı yapıtında toplamıştır. Bu konuda ortaya konan en önemli eserlerden biri Şevket Süreyya Aydemir’in yazmış olduğu üç ciltlik “Tek Adam” Savaşı’nı ilk ağızdan belgelerle ortaya koyan en önemli yapıt ise Mustafa Kemal’in 15-20 Ekim 1927’de CHP’nin kurultayında okumuş olduğu “Nutuk”tur. “1919 senesi Mayısı’nın on dokuzuncu günü Samsun’a çıktım.” cümlesiyle başlayıp “Gençliğe Hitabe” ile biten “Nutuk”, 1919-1927 yılları arasını tüm ayrıntılarıyla ele türünde de orduyu coşturan, halka moral veren eserler verilmiştir. Bu türde Kemalettin Kamu’nun “Dumlupınar Önünde”, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Üç Şehitler Destanı”, Nâzım Hikmet’in “Kuvayımilliye Destanı”, Cahit Külebi’nin “Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda” adlı şiirleri oldukça önemlidir. Cahit Külebi’nin şiirinden alınan yandaki bölüm, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının yarattığı umudu Mücadele halk edebiyatına da konu olmuş, yerel halk kahramanlarının mücadelesini anlatan anonim şiirler yazılmış, türküler yakılmıştır. Bu eserlerin en iyi örneklerinden biri, Güney Cephesi’nde Fransızlara karşı Antep’te savaşan Molla Mehmet Karayılan’a yakılan Mücadele, resim ve heykel sanatçıları tarafından da ele alınmış bu alanlarda Ruhi Arel, Nejat Çelik, Ali Çelebi, İbrahim Çallı, Zühtü Müridoğlu, Hüseyin Özkan ve İlhan Koman gibi sanatçıların yapıtları öne Bulunan Atatürk HeykeliMillî Mücadele, sinemaya ve dizi filmlerine de konu olmuştur. Bu konudaki ilk eserler, Fuat Uzkınay’ın “İstiklal” 1922 ve “Zafer Yolları” 1923 isimli belgesel Bulunan Kurtuluş Savaşı Temalı KabartmalarHalide Edip Adıvar’ın aynı adlı romanından uyarlanan “Ateşten Gömlek” 1923, senaryo yazarlığını ve yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul’un yaptığı Millî Mücadele’yi konu edinen ilk uzun metrajlı filmdir. “Ankara Postası” 1928, “Bir Millet Uyanıyor” 1932, “İstiklal Madalyası” 1948, “Kalpaklılar” 1959, “Dağ Başını Duman Almış” 1964, “Son Osmanlı Yandım Ali” 2006, “Mustafa” 2008, “Dersimiz Atatürk” 2009, “Veda” 2010 ve “Taş Mektep” 2013 bu konuyu işleyen ya da bu konuya değinen filmlerden konuda dizi filmler de çekilmiştir. Yönetmenliğini Yücel Çakmaklı’nın yaptığı “Küçük Ağa” 1983, Ziya Öztan’ın “Kurtuluş” 1994 ve Cafer Özgül’ün “Esir Şehrin İnsanları” 2003 bu eserlerden Afişleri kazım sen misin? gökten bulut inip çanakkale'de düşman askerini yok etti. bulutun da önemini atlama. tanım klasik çomar beyanı. mustafa*, sen misin? ortada kurtarılması gereken bir millet kemal geldi kadar net durum. kurtuluş savaşına etkisi dersen, kurtuluşun kendisi zaten mustafa kemal neden kurtarılmaya gerek vardı ne olmuştu da bir millet karanlığın eşiğine sıçmığı falan demiyorum ciddiye alıyorum zira her insanoğlunun içinde bir tutam da olsa vicdan vardır hala buna ki atam hakkında deli saçması zırvaları yazanların dahi sonradan yürekleri acıyordur hakkında ettikleri kötü kelamlardan insanlar, biraz coğrafi durum birazda şansla suriye, libya yada ırak vatandaşı olarak da o zaman özgürlüğün ne demek olduğunu daha iyi anlamaları onları katledilmekten ki mustafa kemal'in elinin uzanabildiği coğrafyada o na hakaret edecek nefesi ve kudreti dahi musfata kemal atatürk'e borçlular. yoksa amerikan yada ingiliz fark etmeksizin postal yalamak bir insana yakışmaz. yakışmamalı, vefa hep var dahi vardır. karıştır biraz bu kadar kötü ve kör olamaz hiç bir ruh. cevabı gayet basittir atatürk, mondros sonrası yaşanan işgallere karşı ortaya çıkan lokal direniş hareketlerini; sistemli, organize, koordineli ve belli bir kimlik * adı altında başarıya ulaştırmıştır. kimse sütçü imam'ın, şahin bey'in, batı anadolu efeleri'nin, karabekir paşa'nın emeklerini inkar edemez elbet. ancak fransa'nın güneydeki çetelerle, ermeniler'in arkasında kendi devleti bile olmayan başına buyruk bir komutan vasfındaki karabekir ile, yunanistan'ın da dağdaki efelerle anlaşma masasına oturup üstüne de geri çekilmelerini beklemek hafif tabirle saflık bu savaşa başlarken üniformasını çıkarmıştı zaten hatırlarsanız. kurtuluş savaşı denildiğinde atatürk'ün askeriden çok siyasi yönünü irdelemek; onun kurucu, teşkilatçı, toplumun birbiriyle alakasız kesimleri ve coğrafyalarını bir araya getirip anadolu'nun potansiyelini gerçek bir güce dönüştürerek tüm düşmanlarının tanımasını sağlayabilmesini görmek gerekir. kendi onderine saldiracak kadar soysuzlastik ya ortadogunun ucuz kabile halklarindan farkimiz kalmamaya basladi. insallah sonumuz ayni olmaz. tanim manim bosver allah askina. verin atatürkün eline silah o da girsin savaşa ölsün, güzel kardeşim savaş sistemi diye bişey var ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.

kurtuluş savaşında mustafa kemal in etkisi